Sürdürülebilirlik Söylemi Aksiyona Dönüşmeli

Rio’da 20 yıl önce sürdürülebilir kalkınma adına önemli kararlar alınmış olmasına rağmen, bugün gelinen noktada çevresel sorunlar artarak devam ediyor. Doğal kaynaklar aşırı tüketiliyor, biyolojik çeşitlilik kaybı sürüyor. Rio’dan 20 yıl sonra dünya liderlerini bir araya getirecek olan Rio+20’de gezegenin sınırları dâhilinde yaşamaya, doğal kaynakların eşitlikçi yönetimine ve paylaşımına yönelik bir vizyon çizilmeli, söylemler aksiyona dönüşmelidir.

Rio+20 Konferansı’nda alınacak kararlar, gelecek için küresel çevre gündemini şekillendirmek adına büyük önem taşıyor. Toplumların refahının ve ekonomilerin sürdürülebilirliliğinin Ekolojik Ayak İzi’ni azaltmaktan ve doğal sermayenin korunmasından geçtiğini belirten WWF, üretim ve tüketim süreçlerinde doğayı merkeze koyan yeni küresel modellerin oluşturulması gerekliliğinin altını çiziyor.

WWF International Genel Müdürü Jim Leape “Son yıllarda, finansal sermayenin kötü yönetiminin toplumları nasıl etkilediğine tanık olduk. Sınırlı olan doğal sermayemizi de benzer bir tehlike bekliyor. Rio+20; gıda, su ve enerji talebimizi karşılayan doğal sermayenin korunması için küresel ekonomiye yeni bir rota çizmeli” dedi.

WWF – Türkiye Yönetim Kurulu Başkanı Uğur Bayar “Rio+20, Türkiye açısından da kalkınmada sürdürülebilirliğin sağlanması, birbiriyle iç içe geçmiş çevresel, ekonomik ve sosyal sorunlara çözüm üretilmesi ve herkesin gıda, su ve enerji güvenliğine kavuşturulması açısından önemli bir fırsat” dedi. Rio+20’nin, dünya ekonomisinin yeniden şekillendirilmesinde bir dönüm noktası olduğunu belirten Bayar şöyle devam etti, “Dünya liderleri ve iş dünyası yeryüzündeki yaşamın sürekliliği için gerekli adımları atmalı. Türkiye ekonomik büyüme ve kalkınma hedeflerini, yeşil büyüme stratejisiyle şekillendirmeli, sürdürülebilirliği eyleme dönüştürmeli ve bölgesel liderliğini bu temel üzerine oturtmalıdır” dedi.

WWF’in Yaşayan Gezegen Raporu 2012’ye göre, insanlığın doğal kaynaklara olan talebi gezegenin sağlayabileceğinin % 50 üzerindedir. WWF – Türkiye Genel Müdürü Tolga Baştak “Son 20 yıl içerisinde, sürdürülebilirlik konusunda biraz ilerleme olsa da, işler her zamanki gibi yürütülmüş, insanın gezegen üzerindeki etkisi artmaya devam etmiş, tüm yaşamımızın bağlı olduğu doğa ve doğal kaynaklar tahribata uğramıştır. Nüfus ve tüketim düzeyi giderek artarken ekolojik limit açığı büyüyen Türkiye’de, doğa dostu süreçleri olan verimli üretim tekniklerini kullanmak ve kaynakları daha akılcı tüketmek gerekmektedir. Doğal sermayemizi oluşturan tatlı su, deniz ve orman ekosistemlerimizin değerini ölçmeli ve bunların barındırdığı biyolojik değerlerimizi daha iyi korumalıyız” dedi.

Rio+20’de ne amaçlanmalı? 

WWF 2030’a kadar herkesin özellikle gıda, su ve enerjiye ulaşımının ve eşitlikçi paylaşımının güvence altına alınmasının gerektiğini savunuyor. Bunun gerçekleşebilmesi için sosyal, ekonomik ve çevresel sürdürülebilirliğin sağlanmasını mümkün kılacak aşağıdaki hedeflerin belirlenmesi gerekiyor:

– Güvenilir gıdaya eşitlikçi erişim,

– Sürdürülebilir tarım ve gıdaya daha fazla yatırım ve politika desteği,

– Suya eşitlikçi erişim ve daha hijyenik koşullar,

– Tatlı su ve buna bağlı ekosistemlerin iyi yönetilmesi,

– Dünyada kullanılan enerjinin en az % 40’ının doğa dostu yenilenebilir enerji kaynaklarından elde edilmesi,

– Herkesin ve özellikle enerji fakiri olan kesimin sürdürülebilir bir şekilde, uygun fiyatlı, güvenilir ve sürdürülebilir enerjiye erişiminin sağlanması için politika önlemleri.

WWF’in Rio+20’den beklentileri 

Doğal sermayenin korunması için doğal kaynak ve hizmetlerin değeri ölçülmeli ve küresel anlamda ekonomik kalkınmanın bir parçası haline gelmelidir.

Mevcut göstergeler sürdürülebilir kalkınmanın sadece iki boyutunu içerirken (ekonomik ve sosyal), çevresel boyutunu kapsamamaktadır. Rio+20’de doğanın değerini ölçmek için açık, şeffaf ve karşılaştırılabilir göstergeler sunulmalıdır.

Rio’da liderler doğal sermayenin ekonomiye katkısını hesaba katarak Gayrisafi Yurtiçi Hasıla’yı (GSYH) ‘yeşilleştirmelidir.’ Hükümetler ve özel sektör, faaliyetlerinin çevresel maliyetlerini raporlamalı ve bunları milli hesaplara ve kurumsal bilançolara yansıtmalıdır.

Sürdürülebilir Kalkınma Hedefleri (Sustainable Development Goals – SDGs) 2030 yılına kadarki kalkınma gündeminde karşılaşılacak kritik zorlukları ele almaktadır. Yeni hedefler; okyanuslar, gıda, su ve enerji gibi öncelikli alanları kapsamalı ve bu hedefler her ülke için uygulanabilir olmalı. Bu hedefler sürdürülebilirliğe ulaşmak için itici bir güç oluşturmalı ve sürdürülebilirliğin üç boyutunun (ekonomik, sosyal, çevresel) birbirine bağlı olduğunu göstermelidir.

Sürdürülebilir Kalkınma Hedefleri, 2015’te bitecek olan Milenyum Kalkınma Hedeflerini takip etmelidir. Bu hedefler; gıda, su ve enerji güvenliğindeki sorunları kapsamalı, ülkelerin koşullarını göz önünde bulunduran, zaman planı çerçevesinde ele alınan  başarı göstergeleri içermelidir.

Doğaya olumsuz etkisi olacak sübvansiyonlara; özellikle fosil yakıtların üretimine, kullanımına ve sürdürülebilir olmayan tarım ve balıkçılık uygulamalarına son verilmelidir. Bu süreç, şeffaf yıllık raporları ve araştırmaları kapsamalı, en geç 2020’ye kadar doğaya zarar veren yatırımlara son verilmelidir.