Su Elin, Çeşme Elin

Aydın’a yolunuz düştüyse görmüşsünüzdür. Atçalı Kasabası’nda, eski efelerden Atçalı adına yaptırılan çeşmenin üstünde ‘Su elin, çeşme elin, namı Atçalı Kel’in’ yazar. Bugünlerde bir kitap basıldı.

ANSAN üyelerinden bir kadın yazarın. Kitabını bastırmadan bir süre önce, benden ‘Devedikeni’ kitabımı istemişti. Bir kaç saat sonra da telefon etmişti. “Kâmile senin Devedikeni, bana ilham kaynağı oldu. Uzun zamandır öykü yazamıyordum, onu okuyunca bir öykü yazdım” diye. Ben de ‘İşe yaradıysa ne mutlu’ demiştim.

Basılan kitabı rastlantı sonucu gördükten sonra, ilham değil, ‘Devedikeni’nin bilgilerini, hatta benim betimlemelerimi de öyküye boca ettiğini fark ettim. Bunun da bir etiği olduğunu yazarlar bilir. Eğer bir kitaptan yararlandıysan, kitabın bir yerinde, not düşersin. Hele hele betimlemeleri olduğu gibi yazdıysan, tırnak işareti içine alırsın. Yazar, bu kurallara uyarsa, alıntı yapmak, elbette suç olmaz, ama bunlara aldırmadan, aşırılan bilgi ve betimlemeler, alıntı değil, çalıntı olur ki, bu da zaten suçtur. Yolları da bellidir. Yazar arkadaşın bu yolları bilmediğini sanmıyorum, ancak kendini beğenmişlikten başı dönmüş olmalı. Başkasının yazılarına saygı duymamak, başka nasıl açıklanabilir?

 

‘Devedikeni’ kitabındaki bütün tümcelerimden yararlanmasına aslında sevindim. ‘Devedikeni’ 2008’de basıldı. Okuyanlar unutmuş ya da ben herkese ulaştıramamış olabilirim. Bu kitap aracılığıyla düşüncelerimin okuyucuya ulaşmasına sevinirim. Ancak bu yollarla ulaşınca, işte çeşmenin üstündeki yazı gibi ‘Su elin, çeşme elin’ oluyor.

Sözü fazla uzatmadan, ‘Devedikeni’ kitabından alınanlardan (çalınanlardan) bir paragrafı örnek verirsem yeterli olur kanısındayım. Kitabın içinde ’Söğüt Ağaçları’ başlıklı yazımda; ‘Baharda söğütler yeşerince, küpelerini sallar. Çiçeklerinin flu görünüşüyle, yüzüne tül örten düşeslere benzer uzaktan’ diyorum. Bu yazar da, öyküsünde cümleyi değiştirme gereği bile duymadan, olduğu gibi alıyor. Daha nice tümcelerim öyküsünde yer alıyor. Elbette benim ‘Devedikeni’ kitabım okuyucunun belleğinden silinmiştir. Ancak benim belleğimde dupduru ve tazeciktir.

Şimdi bu konuda ne yapacağım kararını henüz vermedim. Ancak, böylesi alıntı ve çalıntıların önünün kesilmesi de gerekir diye düşünüyorum. Sömürüye en açık olan yazın hayatına ve yazarlara duyduğum saygının gereği de bir şeyler yapmak zorundayım. Sessiz kalırsam, yaşamı boyunca emeği savunan biri olarak, kendimle çelişmiş olurum ki, bu da yıllarca emek dünyasına döktüğüm tere ihanet olur.