Şimdiki Çocuklar

Her saatleri planlı, programlı. Corn flakes’li kahvaltılar, doğal olmayan yiyecek ve içecekler, iki adım ötedeki okula bile gitmek için binilen servis araçları, okul sonrası etütler, dershaneler, kurslar, geç saatlerde eve dönüş ve bilgisayar başında biraz daha tükenen küçük ama yorgun bedenler.

Az araştıran, az okuyan ve bilinçli olarak duygu ve düşünceden arındırılmaya çalışılan ruhlar. Oysa çocukluk benim için taze kaynatılmış süt yanında mis gibi ekmek üzerine sürülmüş tereyağı ve bal ile yapılan bir kahvaltı. Her türlü sınıf ayrımını ortadan kaldıran yakalı önlükleri giyip mahalleden arkadaşlarla güle oynaya yürünen okul yolu. Okul çıkışında kendini sokaklara, kırlara atmak. Mevsimine göre kartopu oynamak, uçurtma uçurmak ya da delicesine yağan yağmura aldırmadan top oynamak, tornete binmek, borularla külah savaşı yapmak.

Her seferinde boğulma tehlikesi geçirip bıkmadan usanmadan leblebi tozu yemek. Pala bıyıklı şekerci amcanın tornavidaya doladığı renk renk macunu hijyenik olup olmamasına aldırmadan, afiyetle yemek. İlk kazancını pazarda su satarak elde edip onu da mahalle bakkalından alınan çikolata ve bisküvileri arkadaşlarla yiyerek harcamak.“Akşam ebesi” ile evlere dağılıp gece tekrar saklambaç oynamak için dışarı çıkmak. O keskin soğuklara, bulaştığın her türlü pisliğe çamura rağmen çok nadir hasta olmak.

Akşam karanlığında şehrin kötülüklerinden korkmadan oynamak. Çocukluk böyleydi işte tertemiz, hayatın tüm güzellikleri ile gerçek ve doğal ne varsa her şeyle iç içe, baş başa ve sonsuz sandığımız bir mutluluktu.

Gökçen Başbozkurt / Ankara