Sen de Yok Olup Gitme Latmos!

Gönül isterdi ki; Ege doğasının göz bebeği ve gizli hazinesi Latmos (Beşparmak) Dağı’nın doğal güzellikleri ve kültürel zenginlikleri hakkında yine uzun uzadıya güzel ve övgü dolu sözlerle bahsedelim. Ancak durum bu kez Latmos’taki güzellikler değil çirkinlikler ve belki de asıl çirkinlik hakkında çok daha uzun satırlar dökebilecekken, kelimelerin kifayetsizliği yüzünden konuya direk olarak girmek gerekiyor.  

O yüzden kısa ve net olarak mevcut durumdan bahsetmek bu kez daha iyi: Aydın – Muğla illeri arasındaki Bafa Gölü’nün hemen ardında yükselen ve günümüzde Anadolu’nun geçmişinden günümüze ulaşan en önemli miraslarından biri olan Latmos Dağı – Anadolu’nun pek çok farklı yerinde olduğu gibi- taş ocaklarının tehdidi altında. Dağın çevresinde ve doğal sınırları içinde son dönemde sayıları hızla artmış olan taş ocakları Latmos’un doğal güzelliklerini mahvetmek bir yana, tarihsel mirasını da yok etmekle karşı karşıya getiriyor.

Oysa MÖ 8.000 – 10.000 dönemine değin uzanan, Anadolu topraklarının ilk insanlarının yaşamlarından öğretiler ve izler taşıyan prehistorik kaya resimleri Latmos’ta bulunuyor. Karya, Hitit, Roma, Bizans, Osmanlı Medeniyetlerinden izler yollarıyla, konutlarıyla, surlarıyla, mezarlarıyla, tapınaklarıyla günümüzde hala Latmos’ta yaşıyor. Öyleyse sadece doğal güzellikleriyle bile açık hava müzesi olmaya aday olabilecek nitelikte olan bu coğrafya, tarihi zenginlikleri de dikkate alındığında sadece Anadolu’nun değil dünyanın da en önemli evvel zaman miraslarından biri olarak kayıt altına alınmayı hak ederken, taş ocaklarının esareti altında kalmayı hak ediyor mu?

Latmos’un günümüz insanına bahşettiği değerlerinin yok olup da bundan sonra sadece büyük kütüphanelerin tozlu raflarında unutulmuş birkaç kitapta yaşayacak olmasına hayır diyen belki de en etkili ses, Latmos’un en değerli kültürel mirası olan prehistorik kaya resimlerinin kâşifi olan Alman Arkeolog Anneliese Peschlow’dan geliyor… Ve tabii ki arkeoloji dünyasından basın dünyasına ve doğa derneklerine kadar pek çok doğa ve tarih tutkunu da bu sese katılarak Latmos’un yok oluşuna hayır demeye çabalıyor.

Öyleyse bu seslere kulak verip, kısa ve öz bir ifadeyle bir nefes de buradan vermek gerekiyor: ‘Latmos yok olmasın!…’