Şaman; Kayıp Halka

Bir otla, bir böcekle, bir ağaçla aynı yaşam hakkına eşit derecede sahip olduğunu bilir. Yeryüzünde ve gökyüzünde varolagelmekte olan ne varsa, var oluşun kopmaz halkaları ile birbirine bağlı olduğunu, birbirini etkilediğini görür. Ve bu biliş ve öngörüyü yaşamına taşır. Bir insanı Şaman inancına çeken de, onu yaşamasına imkân veren de işte bu saygıdır.

Öteden beri, varoluşunun başlangıcından beri insan doğayı anlamaya çalıştı. Doğada olanlardan, döngüsel devinimlerden, güneşin, ayın ve havanın etkilerinden bağımsız olmadığını anladı. Gökyüzünü ve yeryüzünü anlamaya çalıştı. Hastalıkların nedenini, sağlığın önemini. Ve bitkilerin, hayvanların, güneşin, ayın, rüzgârın aslında ‘yardımcılar’ olduğunu gördü. Bir bitkinin kökündeki şifayı bildi. Rüzgârın tohumları döllediğini, yağmurun suladığını, güneşin hayat verdiğini, ayın şeylerin ruhuna doğrudan etki ettiğini bildi. Ve bunların her birinin bir ‘güç’ olduğunu da…

Her şey bir diğerini yaratıyordu. Aynı zamanda da tüketiyordu da. Bu zincirin halkalarını ayırt etmesini öğrendi. Yaratmaya giden yolla tüketmeye giden yol arasında Şamanlar da ayrıldı. Bazıları yaratmanın yolunun izini sürerken, bazıları da tükenişin izini sürdüler.

Şaman, yerin ve göğün, yaşamakta olanla, ölmüş olanın ruhu ile bağlantı kurabilmeyi başaran ve her var oluşun bir diğerine olan etkisinin doğrudan onun gücü ve güçsüzlüğü ile ilintili olduğunu kavrayandı. Doğada var olan ‘av’ ve ‘avcı’ olma durumunun insanlar arasında da geçerli olduğunu gördü. Hastalıkların zayıflamış bedenlere nüfuz ettiğini, güçlenmiş bedenlerden uzak durduğunu ve hastalığın da bir ruhu olduğunu keşfetti. Ve o ruhla temasa geçmeyi başardı…

Şaman’ın davulu ve davulun ritmi, onu var oluşun, birbirine görünmez bağlarla bağlı halkalarına yolculuk etmesine imkân verdi. Her bir hayvanın aslında insanın koruyucu ruhu olduğunu ve hayvanların birbirine benzemeyen özelliklerinin onlara uyumlu olan insanlarca etkileştiğini bildi; bir kartalın özgürlünün en yükseklerde uçmasına imkân vermesinin, bir farenin kemirgenliğinin, bir maymunun oyunculuğunun, bir geyiğin saflığının, bir kurdun dostluğunun rastlantısal olmadığını ve bunların insanlardan ayrı olmadığını da…

Şaman; insanın doğadan kopuşu ile kendine ve doğaya yabancılaşmasının koparttığı kayıp halkanın adıdır. Şaman’ın yolu; Şamanik yaşayış ve Şamanik bakışla insanın kendi varlığının arketipine ulaşmasının yoludur. Ve bu yol kendi izini süren her insanın karşılaşacağı bir yoldur. Şaman’ın yolu; doğanın yoludur ve doğanın yolu kendi gerçeğini arayan insanın yoludur. Derler ki ‘niyette başarısızlık yoktur, vazgeçiş vardır’. Vazgeçmeyen her insan varlığındaki Şaman’ı er ya da geç ortaya çıkaracaktır. Kendi doğallığına doğru yol alacağı, gerçeğin yönüne doğrulacağı o anda…

Bütün Şamanlara selam olsun…

6 Ocak’07, Nagarkot, Nepal

—Her nerede doğanın birebir içinde yaşayan bir insan varsa, orada bir Şaman vardır…

Sırtçantam 36. sayı