Rüzgâr, Geçtiği Yerin Kokusunu Taşır

www.olympos.com.tr’de Selma Akar’ın Doğu’ya Yolculuk güncesini çok zamandır takip ediyorum. Son çıkan yazısındaki bir söz dikkatimi çekti. Adeta beni bulunduğum yere çakıverdi:

“Rüzgâr geçtiği yerin kokusunu taşır, herkes bulunduğu yerin kokusunu taşır, gök kubbenin veya rüzgârların…”

İşte bu söz beni derinden etkiledi. Rüzgâr geçtiği yerin kokusunu taşır elbet ve elbet ki herkes bulunduğu yerin kokusunu taşır. Bunlar hep bildik doğrular olabilir ancak bir araya gelince bence çok anlamlı olabiliyor.

İçinde bulunduğumuz şu bahar günlerinde mesleğimin gereği olarak Bolu’da dağlarda geziyorum, ‘nevruz’la çıkan çiçek türlerini belgeliyorum. Dağ, tepe, bayır, çayır geziyorum. Fotoğrafı kurt yesin, ben işin keyfindeyim. Kopup gelmiş bir baharın içinde yuvarlanıyorum…

Birkaç gün önce Köroğlu Dağları’nda bulunan Kızık Yaylası’nda çiğdem tarlası çekiyordum. Dalmışım, etkilenmişim, öylece kalakalmışım. Arkamda koca bir köpek belirdi. Ben yere eğilmiş bir durumda idim. Köpek yanıma geldi ben hissetmeden ve sürünüp gitti. Öylece bir baktım koca köpeğe, boyunda demir zincir vardı. Belli ki bir çoban köpeğiydi.

Hayvanları bilirsiniz; tüm işlerini koku ile hallederler. O köpek benim yanıma yanaştı ve sanırım öz kokumu aldı. Benim kokum; doğa sevgisi, hayvan sevgisi kokuyordu sanırım.

Yolda giderken düşündüm, bazı insanlar tuhaf kokuyor…