Rahatsızlık Verecek Bir Yazı

Bu yazı, eğer ulusal medyada yer alırsa bazılarını rahatsız edecektir. Rahatsız etsin diye yazıyorum… IOC sponsorları arasında yer alan P&G şirketi sanıyorum bizim TMOK’un ricası ile bir araştırma yaptırmış. ‘Spor Alışkanlıkları ve Olimpiyat Oyunlarına Bakış’ şeklinde özetlenebilecek bu çalışma Aralık 2011 ile Ocak 2012 tarihleri arasında yüz yüze anket tekniği ile yapılmış.

Sanıyorum 15 kent 7 coğrafi bölgeye göre ayrılmış ve yaşı 15’in üzerinde 1469 kişi ile görüşülerek yapılmış. Sonuçlar bence beklenenden daha güzel düzeylerde yer almış. Spor yapmayanların oranı % 75,8, yürüyüş yapanların oranı % 35,7 (yürüyüşün neresi spordur sorusuna yanıt vermek her zaman zor olmuştur), futbol yapanların ise oranı % 29 olarak kayıtlara geçirilmiş. Futbol derken, nerede, nasıl, ne kadar oynandığı konusunda bilgi yok. Sokak futbolu mu, yoksa okullardaki mi veya kulüp antrenmanları mı, belli değil?

Her gün spor yaptığını söyleyenlerin oranı % 17 bulunmuş. Haftada bir kez spor yapanların oranı % 66 olmuş. Okullarda spor yapma oranı (okullarda yapılmayan spor nasıl belirlenir, çok soru işaretleri var!) % 48.1 (bunu spor etkinlikleri olarak algılayın lütfen!). Özel kulüpler denilen kuruluşlarda yapılan sporun oranı % 32,4 şeklinde ortaya çıkmış. Yerel yönetim ve GHSGM ait tesislerde spor yapma oranı ise % 14,8 olarak açıklanmış. Aynı gençlerin okul ve kulüplerdeki faaliyetlerinin milli takımlara yansıması dikkate alınmamış. Olabilir…

Olimpiyatlar denilince akla gelen ilk isim Naim Süleymanoğlu olmuş. Bu soruya verilen cevap oranı % 28,5 civarında. Olimpiyat Oyunlara katılan sporcular sorulduğunda ismi verilen sporcu sayısı 6’yı geçmemiş. Gazanfer Bilge’yi sayan oldu mu acaba? Bilmiyorum diyenlerin oranını merak edenler varsa hemen yazayım: % 44,4…

Televizyonda olimpik yarışları izliyor musunuz sorusuna verilen yanıtlarda ulaşılan oran % 46,7 olsa da, hangi karşılaşmaları izliyorsunuz sorusuna futbol diyenlerin oranı % 47,1 ile birinci sırada yer almış. İşin komik tarafı futbol olimpik yayın programları içerisinde hiç yer almaz!

Üniversite olarak başarılarımızı herkesle paylaştığımız hafta içinde, önüme gelen bu sonuçları sizlerle paylaşmam gerekirdi. Spor, kökeni kültür olan bir yapı özelliği taşır. Geçmişten bu yana mücadele, dürüst oyun anlayışı, keyif alma ve yaşama tutunma şeklinde tarif edilen sporun, gelecek yıllardaki görünümü bugünkünden çok farklı olacaktır.

2020 için aday olan ülkemizin insanlarının sorulara verdiği cevaplar kimse için endişe verici olmamalıdır. Spor, yaşamın bir parçası ve ölümcül şekilde mutlaka yapılması gereken bir hareket bütünü olarak algılanmalıdır. Bazıları için kayak, diğerleri için curling, başkaları için futbol önemli olabilir. Ama asıl iş sporun her yaş ve kategori için vazgeçilmez bir değer olarak algılanmasıdır. Bunun yaratılması ve yaşatılmasında başta üniversiteler, spor federasyonları ve spor kulüpleri üzerlerine düşen görevleri harfiyen yerine getirmelidirler. Aksi takdirde, spor sevimsiz, istenilmeyen ve yapıldığında ‘zararlı’ bir aktivite olarak karşımıza çıkabilir.

Yazdıklarımı okuyunca ben de rahatsızlık duydum. Sizlerin daha az rahatsızlık duyması dileği ile…

Fotoğraf: İsmail Şahinbaş