Pıt Pıt Mı? Pat Pat Mı?

Safranbolu Halk Oyunları Derneği’nin fuar öncesi çalışmasında hazırlıkların nasıl gittiğini izlemek için çalışmaya katıldığımda oyunlarla ilgili çok güzel öyküler dinledim. Kadın platformumuzda olup ta kadın oyunlarını öğrenmek isteyen arkadaşlarımıza emekli öğretmen Nezihe Aycan oyunları öğretiyordu. İlk oyun olan ‘Mız mız’ oyununun öyküsü beni çok etkiledi. Anneannem ve annemden dinlediğim esteti, zarafet kuralları ile görgülü, asil insan belirleme taktiklerini bu kez hocamdan dinliyordum…

Eskiden gelinlerini seçmek isteyen oğlan tarafı beğendikleri kızları oynarken izleyerek zarafetine görgüsüne bakarlarmış. Çemberinin iki ucu aynı hizada mı, elbisesini iyi taşıyabiliyor mu, bindallısının etekleri o yana bu yana sarkık mı oynarken ayağını zarifçe pıt pıt mı yoksa pat pat mı diye vuruyor. Ayağını pat pat diye vurursa yandı, evde kaldı kız…

Peki, neyi ifade ederdi ki bu? Hemen bir kişi için bu hareketleri yapmıyor diye işe yaramaz damgası vurulabilir miydi? Ön yargı dedim kendi kendime. Ama biliyordum ki inanmak istemesem de büyüklerimizin söyledikleri eninde sonunda doğru çıkıyordu. Bu ne biçim iş, diye düşündüm bir taraftan da. Anneannem de hep bana derdi ki aman kızım arkadaş edinirken dikkat et. Bu erkek olsun kız olsun. Bacağı yere yakın mı? (O daha argo tarzda söylerdi ama ben ayağımı pıt pıt vurmayı tercih edenlerden olduğum için burada söyleyemiyorum) Parmakları güdük mü? (şekilsiz mi) Erkekse otururken yayılarak mı oturuyor? Yemek yerken ya da bir şey içerken masadakileri rahatsız ediyor mu? Ağzında bir şey varken konuşup etrafa saçıyor mu?

Sen ne büyüksün Anneannem… Yine haklıydın. Geçenlerde bir fuar çalışması için gittiğim Antalya’da ilk gün ismini vermek istemediğim bir tip bizim masamıza oturdu. Daha ilk saniyede bir soğukluk oldu içimde. Aman tanrım yayılarak oturuyordu. Daha merhaba dediğimiz ilk dakikada içtiği bardaktaki sütü hepimizin üstüne püskürtmüştü (daha çok başkanın üstüne geldi sütler). Umursamadı, özür bile dilemedi. Niye dilesin ki zaten oturmasından buranın patronu benim der gibiydi.
İnanmıyorum çattık derken kendi kendime, insanları tiplerine göre ayırmam ama tipi de sayılan olumsuz özelliklere uyuyordu. Beynimden kötü düşünceleri kovmaya başladım içsesim durmadan konuşuyordu. Sakın, sakın ön yargılı olma, sakın!!! İnsanları sakın böyle yargılama sakın!!! Belki tesadüftü yine belki.

Ama yine haklı çıktın Anneannem. Fazla zaman geçmeden renkler ortaya çıktı, seyahat hali olmasının da hızıyla.

Ben artık önyargı falan demeden dik kafalılık yapmadan ilk bakacağım şeyleri söylüyorum size. Bazı şeyler eğitimle falan da öğrenilemiyormuş, büyükleri deneyimleri dinlemek lazım. Yere yakın mı? Ağzındakini laf olsun, yemek olsun tutabiliyor mu? Otururken yayılıyor mu? Kadın olsun erkek olsun pıt pıt mı? Yoksa pat pat mı?

Sağlıcakla kalın…