‘Ot Kökünden Biter’

Beypazarı’ndan, Alan Bölgesi’ne doğru ya da Depel Dağı’na doğru giderseniz karşınıza Kayış’ın gölü çıkacaktır. Gölün tam karşısında Kayış’ın kamp tesisi bulunmakta.

Kayış, eski bir güreşçi. Öyle sıradan bir güreşçi değil, gerçek bir şampiyon. Sadece sıkletinde değil, kendisinden daha ağır güreşçileri yenen bir sporcu. O, ordular arası güreş müsabakalarında şampiyonluğu olan bir milli kahraman.

Gerçek ismi Durmuş Çiftçi aslında. Kayış, Durmuş Çiftçi’nin lakabı. Herkes onu Kara Kayış olarak biliyor ve tanıyor. Benimde çok saygı duyduğum bir insan. O’nun mekânında olmaktan çok büyük keyifler alıyorum. Orada, Kayış ile olmaktan duyduğum hazzı hiçbir yerde duymuyorum. Güven, samimiyet, dostluk hissediyorum burada.

Sevgili büyüğüm Kayış ile soba başında sohbet ediyordum. Dünya meselelerinden insanlığa gelmişti konu. Dünyaya kendi penceremizden anlam vermeye, insan davranışlarını yine kendi bakış açımızla anlamaya çalışıyorduk.

Muhabbet sürüp giderken, sevgili büyüğüm tüm bilgeliği ile bir laf etti ki, üstüne söz söyleyemedim. ‘Ot kökünden biter’ deyince, ben sadece haklısın demekle kaldım. Ne demek ot kökünden biter?

Dönüş vakti gelmişti. Güz mevsiminin tüyleri diken eden soğuğunda, karşıma her an yaban hayatının bir temsilcisi çıkacak ümidi ile yol aldım. Kayış’ın demek istediği neydi diyerek uzun uzun düşündüm. Bu sözün anlamını çok farklı olarak verebiliriz. Elbette ot kökünden bitiyor. Ama sanırım Kayış’ın demek istediği, tabiatta her canlının bir görevi var. Yılan yılanlığı yapacak, aslan da aslanlığını. Her canlının bir tabiatı var ve bu şekilde hareket ediyor. Bunun dışında bir şey beklemek doğru olmaz demek istemişti.

Bir kelimeden bir roman yazılır. Bir roman okuruz bir kelime çıkartırız tüm romanı anlatacak. Tabiatta, çoğu kez üstüne basıp geçtiğimiz otlar, bin yıllardır aynı kökten biter bilemeyiz. Yaşam, aynı kökten doğan, dönüşerek değişen bir olgudur.