‘Oryantal, Bir Sevişme Ayinidir!’

Şeyhlere, krallara gösteri sunan, dönemin efsane isimlerinden Prenses Banu; fotoğraf sanatçısı Mehmet Turgut’un hayat verdiği ‘46 – Dance Edition’ sayfalarında, ‘En zor dans formlarından biri’ dediği oryantali, dansı ve hayatını anlatıyor!

Saddam’dan Kral Hüseyin Şeyh Maktum’a, Kaddafi’ye kadar sayısız isme dans eden, dünyanın en önemli 10 dansözü arasında gösterilen ancak Türkiye’de 15 yıldır sahnede olmayan Prenses Banu; Türkiye’de yaptığı dansın tadını çok alamadığını, ancak Arap ülkelerindeki sahneleri unutamadığını belirtiyor. Artist olmak amacıyla film şirketlerini dolaşırken karşılaştığı Kudret Şandra’nın teklifiyle, para kazanmak için başladığı dansözlük, sonrasında Prenses Banu için bir tutkuya dönüşmüş.

Oryantalin, Doğu kültürünün en erotik dansı olduğunu söyleyen Prenses Banu, “Dans hayatımın en önemli şeyi… Önce para kazanmak için başladım. Ama sonra dansın güzelliğini fark ettim. Usta hocalardan dans dersi aldım. Usta rakkaseleri izledim. Bütün dansları çok severim ama benim için varsa yoksa oryantal danstır” diye anlatıyor ve devam ediyor: “Oryantal, en zor dans formlarından biri. Yeterli kıvraklığa sahip olmak gerek. Bir yılanın hızı ve kıvraklığı… Kadın bedenine mahsus bir danstır ayrıca. Bilim adamlarına göre oryantal dans bir sevişme ayinidir. İnsanın dünyaya geliş öyküsünü, sevişmeyi anlatıyor. Kalça, göğüs, karın hareketleri, orgazm taklidi. Göbek atma figürü ana rahmindeki çocuğun tekmeleri. Hele ki göbek dansının yerde yapılan bölümü çok önemlidir. Erkeği görmezsiniz ama dansözün bir erkekle seviştiğini düşünürsünüz. Yerde dans eden dansöz görmüyorum artık. Hâlbuki en önemli kısmıdır oryantalin. Şimdikiler ayakta, sağa sola kalça sallıyorlar.”

‘Prenses’ unvanına sahip oluşunu ise “O ışıklar, 18 yaşımda gözümü almıştı. Bir Avrupa ülkesinde tanıştığım Arap prensi ile beraber oldum. Prensin özel jetine bindik ve kendimi Riyad’ta, prensin sarayında buldum. Sonra da prensin dördüncü karısı oldum” şeklinde anlatan Prenses Banu; “Önce saraya büyülendim. Ama altın kafese girdiğimin de farkındaydım. Özgürlük olmadıktan sonra mücevherler, hizmetkârlar olsa neye yarar” diyerek devam ediyor. Sarayda geçirdiği üç ayın ardından ağlama krizlerinin ardı arkası kesilmeyince, prensin izin vermesi üzerine bu dönemi kapatan Prenses Banu; bir daha hiç evlilik yapmadığını anlatarak “Dansla evlendim ben. Hayatımdaki her şeyi bana dans verdi” diyor.

“Dansı bırakmak demek benim için hayatın bitmesi demek” diyen Prenses Banu’un keyifli sohbetinin devamı; Mehmet Turgut’un fotoğraflarıyla ‘46 – Dance Edition’da…