Orkinosları unutalım mı?

Ancak bunun yerine, mavi yüzgeçli orkinosların Apendix 1 altında (yani uluslararası ticaretine tam yasak getirilmesi) listelenmesi için yapılan oylamanın orkinos tüketen ülkeler tarafından kuyusunun kazılmasına izin verdiler.

Aptalca ve basiretsiz bir karar

Bu mu? Hızlıca yapılan bir oylama ve orkinoslar unutuldu gitti mi? Mavi yüzgeçli orkinosların tam da onları koruması gereken balıkçılık yönetimi (ICCAT) tarafından soyu tehlike altına girdiğine dair her tür kanıt ortada iken. Dahası çıkar çevreleri bir canlı türünün tamamen yok olmanın eşiğine gelmesine izin verdiler. Mavi yüzgeçli orkinosların Apendix 1 listesine girmesine karşı oy kullanan ülkelerin aklında kendi insanlarının kendi balıkçılarının çıkarları yoktu. Bunun gibi basiretsiz kararlar canlı türlerinin geleceği adına hiçbir kaygının olmadığının gösteriyor, daha da açıkçası aptalca olduğunu.

Düşündük ki Newfoundland’deki morina balığı felaketi akılda kalıcı bir ders olmuştur. Ancak görünen o ki mavi yüzgeçli orkinosların aşırı avlanmasından sorumlu ülkeler geleceği göremedikleri gibi geçmişte alınan dersleri de hatırlamıyorlar.

Greenpeace Uluslararası Denizler kampanyası sorumlusu Oliver Knowles, “Ülkelerin Atlantik mavi yüzgeçli orkinoslarının doğru bir şekilde korunmasını desteklemekteki bu başarısızlıkları ancak kısa dönem karları ile ilgilenenler için ‘nasıl geldiyse öyle gider’ anlayışının devamı anlamına geliyor. Bu Japonya’nın kendi çıkarları için hedefi idi. Birkaç yıl daha bu lüks ürünü devam ettirmeye zorlayarak, mavi yüzgeçli orkinosların ve kendi kaynaklarının geleceğini tehlikeye atmış oldular.” dedi.
 

Yok oluşun eşiğinde

Mavi yüzgeçli orkinosların ciddi tehlike altında olduğuna dair bir kuşku yok. 1999’da bu türün Akdeniz’de yüzde 80 oranında tükendiğini gösterdik. On yıl sonra bilim insanları, aynı stokun ticari avlanma başlamadan öncesine oranla yüzde 15 altında olduğunu buldular.

Bu üzücü vakanın geldiği nokta mavi yüzgeçli orkinosların uluslararası pazarların tükenmeyen talebinin ve bu canlının berbat yönetiminin bir sonucudur. Bu türün yönetiminden sorumlu Uluslararası Atlantik Orkinoslarını Koruma Komisyonu (ICCAT) kendi biliminsanlarının tavsiyelerini göz ardı etmekle kalmayıp, aşırı avlanma ile korsan avcılığın önlenmesinde de başarısız oldu. ICCAT görevini başaramadı ve bağımsız bir değerlendirme paneli tarafından ‘uluslararası rezalet’ olarak tanımlandı.

Çok açıktır ki bir canlı türü yok olmanın eşiğine getirilecek şekilde yönetilmiş -ya da yönetilmemiş- tir. Modern balıkçılık yönetimlerinin sağlayabildiklerinin en iyisi bu mudur? Bir canlı türünün soyunun yok olma durumuna gelecek derecede sömürülmesi modern balıkçılık yönetiminin mahkûm edilmesi için yeterli bir delildir.

Ya Türkiye?

Bir zamanların eski balıkçılarının ‘denizin çobanı’ diye tanımladıkları orkinosların avcılığı Türkiye’nin geleneksel balıkçılıklarından biri idi. Ancak Japonya’nın suşi pazarının cazibesinin sonucu Türkiye’de kurulan orkinos semirtme çiftlikleri ile birlikte gittikçe artan talep, eski geleneksel balıkçılığın yerini acımasızca avlanan bir filo aldı. Akdeniz’deki en büyük filolardan birine ve kotalarının çok üzerinde çiftlik kapasitelerine çok kısa sürede ulaşan Türkiye de, yasadışı ve aşırı avlanan ülkeler listesine katıldı.

Kendi balıkçısını da tamamen Japonya’ya bağımlı hale getiren ve stokların bu derece azalması ile kıyı balıkçısının da geleceğini tehlikeye atan bu endüstri uğruna ne yazık ki Türkiye, bugüne dek stokların korunmasını destekleyen hiçbir karara katılmadı. Ne bilimsel tavsiyelere dayanan bir öneriye, ne bir moratoryuma ne de uluslararası ticaret yasağına. Üstelik CITES öncesi endüstri temsilcileri verdikleri beyanlarda yasak bile olsa ‘inadına’ avlanacaklarını söyleyecek kadar umursamaz olabildiler.

Oysa Türk balıkçısının en fazla avlandığı Kıbrıs Kanalı bölgesi sınırlı sayıdaki orkinos yumurtlama alanından biri. Türkiye’nin bundan sonra bu stokların korunması için yapabileceği en etkin girişim, söz konusu avcılığın durdurmanın dışında Kıbrıs Kanalı’nın acilen deniz rezervi ilan edilmesi için çabalamaktır.

Yapılacak ne kaldı?

Şimdi ne olacak? Bu mavi yüzgeçli orkinoslar için son şans olabilirdi. Ancak yine de hala bir umut ışığı var. Greenpeace dünya denizlerinin yüzde 40’ının deniz rezervleri ağı haline gelmesi için kampanya yürütmektedir. Böyle bir ağ kritik yumurtlama alanlarını koruyabilir ve mavi yüzgeçli orkinoslar gibi canlılara bir yaşam şansı verir. CITES’te alınan bu karar ile her zamankinden daha fazla bir şekilde görüyoruz ki, eğer yarın da bal〠浣〠瑰㸢ﱂﱴﱧ潤慬琿洿欠棢攠政汫ⱥ欠棢㬲6tContentID

￰tCategoryIDık istiyorsak hemen bugün deniz rezervlerine ihtiyacımız var. Siz de deniz yaşamının devamı için hareket geçmek istiyorsanız, deniz rezervleri için bir imza verin…