Nükleer Santral İklim Değişikliğine Çözüm mü?

Türkiye iklim değişikliği ile mücadelede yeterli önlemleri almamakla sıkça eleştiriliyor. Güney Afrika’nın Durban kentinde gerçekleşen Birleşmiş Milletler İklim Konferansı’nda ‘Günün Fosili’ ödülüne layık görüldü.

Türkiye sera gazı salınımlarını düşürme konusunda herhangi bir taahhütte bulunmadan Kyoto Protokolü’ndeki mekanizmalardan yararlanmak istiyor. Sera gazı salınımlarını düşürme konusunda ciddi adımlar atmaktan kaçınan Türkiye, çözümü nükleer santrallerde arıyor.

Nükleer santraller çalışma esnasında termik santrallerin aksine havaya karbondioksit, sülfür dioksit, azot oksit ve kül gibi zararlı gazları atmosfere salmazlar. Madalyonun diğer yüzünde ise uranyum madenciliği, on yıllara yayılan inşaat süresi, milyonlarca metre küp çimento, bu malzemelerin taşınmasını, uranyum zenginleştirme süreçleri, nükleer yakıtların ve atıkların reaktörlerden taşınması ve sonrasında depolanması esnasında oluşan salınımlar hesaba katılmaz. Güneşi balçıkla sıvamaya çalışanlar, iklim değişikliğine karşı çözümü nükleer santrallerde arıyor.

Nükleer santralin soğutulmasında günde ortalama 750 bin litre su kullanılır. Soğutma suları ya denizden ya da göllerden çekilir. İklim değişikliğinin en çarpıcı etkisi ise su ekosistemi üzerinde görülüyor. 750 bin litre su yüksek basınçlı pompalarla denizden çekilecek, bu esnada balık yumurtaları maruz kaldıkları basınçla ölecekler. Canlı kalmayı başaran balıklar ise reaktörün yüksek ısısına maruz kalacak, haşlanacak ve telef olacaklar.

Nehirlerin su seviyesinin düşmesi ise nükleer reaktörlerin çalışmasını tehdit ediyor. Kuraklık döneminde Avrupa’daki nükleer santraller bu sebepten dolayı kapatılmıştı. İklim değişikliğine karşı en hassas olan, su ekosistemi bu fazladan yükü kaldırmayacak kadar narin ve yaralı.

Radyoaktif atıklar ise çözümü olmayan bir sorun, büyük bir sorun. Nükleer atıklar genellikle nükleer santrallerin yakınlarında kurulan atık depolarında saklanmakta veya okyanusun derinliklerine atılmakta. Bu çözümlerin hiçbiri ideal değil, fani ve bir o kadarda iklim değişikliğine karşı olumsuz etkisi var: Toprak kaybı, verimli tarım alanlarının radyoaktif maddelere maruz kalması ve bir daha kullanılamaz hale gelmesi.

İklim değişikliğine bağlı kuraklık ve sellerden dolayı verimli tarım alanları çorak alanlara dönüşüyor. Bunun üzerine radyoaktif maddelere, bir de kirlenmiş yeni topraklar eklenmesi, iklim değişikliğini tetiklemiyor mu?