Neler Oluyor?

Dünyanın pek çok yerinde felaketler meydana geliyor, televizyonlardan film izler gibi izliyoruz. Bazı bölgelerin sorunu kuraklık iken, bazı bölgelerde sel baskınları meydana geliyor. Dünyanın bir ucunda depremler, diğer ucunda tayfunlar günlük yaşamı etkiliyor. Bizlerde belgesel film izler gibi izliyoruz.

Televizyonda haberleri izlemek cesaret ister oldu artık. Dünyanın her köşesinden art arda çevre felaketleri sıralanıyor. Kimi dostlar bunu; iletişim artması ile açıklıyor. İletişim alanındaki gelişmeler ile insanların pek çok konudan haberdar olduğunu, aslında bu çevre felaketlerinin dünyanın var olduğu günden beri sürekli tekrarlandığını, sadece haberdar değildik diyorlar.

Bilmiyorum ben sadece 40 yıldır dünya üzerindeyim. Benden önce yazılan, çizilen, anlatılanların ne kadar doğru olduğunu bilmiyorum. Gerçekten bu çevre felaketleri hep var mıydı?

Benden yaşça büyük tarım ile uğraşan büyüklerim; eskiden çok kar yağdığından, meyvelerin çok verdiğinden, hatta meyve sebzenin çok lezzetli olduğundan bahsediyorlar. İklimlerin dengesiz olduğundan bahsedenlerde az değil hani. Büyüklerim ne kadar doğru söylüyor bilemiyorum.

Ateş gibi yaşadığım çocukluğumda dallarına sığmayan meyve ağaçlarını göremiyorum gerçekten. Belki inanılması güç ama arıların petek önünde sıraya girdiğine şahit olmuşumdur. Şimdi arı kalmadı. Kelebek, kelebek, kelebek, yüzlerce, binlerce kelebek peşinde koştuğum kelebekler nerelerde bilemiyorum. Yaz gecelerimizi aydınlatan ateş böcekleri de çok yok artık. Peki ya nehirlerdeki balıklar?

Kimi dostlar Çernobil diyor tüm bu olanların sebebi. Kimyasal gübreden de çok sayıda şikâyet var. Ancak en moda sebep ‘küresel ısınma.’ Herkesin ağzında şu sıralar tüm olumsuzlukların sebebi ‘küresel ısınmaya’ bağlanmış.

Gerçekten bir şeyler yolunda gitmiyor. Peki, ne oluyor? Nazım Hikmet’in ‘Akrep Gibisin Kardeşim’ şiirinin bitiş cümlesi aslında her şeyi çok açık anlatılıyor ve özetliyor: ‘Kabahatin çoğu sende canım kardeşim!’

Işık ve Sevgi ile…