Milli Parklar Elden Giderse

ida

Ormanlık alanları petrol boru hatları, enerji santralleri, petrol ve doğalgaz aramaları gibi işletmelere açan yönetmelik Resmi Gazete yayımlandı. Peki, bundan sonra ne olacak, zaten ülkemizde madenlere, barajlara ve havaalanlarına yeterince orman kurban edilmedi mi?

Yeni yasa ile birlikte milli parkların tüzel kişilerce işletilmesinin önü açılmış oldu. Birer değer olan milli parkların yavaş yavaş yok olması kültürel değerlerimizin de yok olması demek değil midir?

Dünya üzerinde Alpler den sonra en büyük oksijen kaynağına sahip Kazdağları’nın kendisine özel fauna ve doğal hayatı bu yasa ile yok olma tehlikesi ile karşı karşıya. Sadece Kazdağları Milli Parkı değil tam bir kültür değeri olan Anadolu coğrafyasının diğer milli parkları da tehlike altında.

Ormanlık alan statüsüne sahip milli parkların haricinde sahip olduğumuz milli parklar için de bu durum geçerli örneğin Gelibolu Tarihi Yarımadası Milli Parkı. Truva Milli Parkı gibi diğer milli parklarda bu yasa ile tamamen tehlike altına girecekler.

Milli parklar bölgenin kendisine ait özel bir değeridir. Bu değer yitirildiği zaman gelecek nesillere bırakabileceğimiz bir kültürümüz olmayacaktır. Sadece kültürel açıdan değil mili parkların bulunduğu ormanlık alanlar ev sahipliği yaptığı yaban hayatın yok olması tehlikesini de içeriyor. Günümüzde zaten az olan yaban hayatı bu yasa ile neredeyse yok olma sınırına gelecektir.

En kısa zamanda sivil toplum kuruluşlarının devletin bu yasayı çıkaran kurum ve kuruluşları ile bir araya gelerek yapılan bu yanlış dönülmesini sağlaması gerekmektedir. Aksi takdirde ormanlarımız değil diğer tüm milli değerlerimiz de istismar edilecektir.

Milli Parklar yok olduğunda ne olacak koruma altında olan ağaçlar kesilmeye başlanacak ve yerlerine gökdelen büyüklüğünde binalar yapılacak, termik santraller yapılacak, akarsularına HES’ler kurulacak ve yemyeşil alanlarımız betonlaşmaya başlayacak. Haftada 1 gün bile olsa doğa’ya kaçan doğaseverlerin gidebileceği alan kalmayacak belki de oksijene hasret kalacağız.

Kızılderili atasözündeki gibi son ağaç kesildiğinde, son nehir kuruduğunda ve son balık avlandığında paranın gerçekten yenmediğini anlayacak mıyız?

Yazı: Fehmi Şenyiğit, Fotoğraf: Mehmet Kıran