Kuzey Kutbu’ndaki Buzullar Neden Bu Kadar Önemli?

Greenpeace’nin Arctic Sunrise gemisi şu anda deniz buzu ölçümleri için Kuzey’e doğru yol alıyor. Gemide iki bilim insanı var. Biri ABD Kar ve Buzul Verileri Merkezi’nden Dr. Julienne Stroeve, diğeri ise Cambridge Üniversitesi’nden Nick Toberg. Julenne ve Nick’e buzullarla ilgili ne gibi ölçümler yapacaklarını, Kuzey Buz Denizi’ndeki buzulların neden bu kadar önemli olduğunu ve erimenin iklimimiz için ne anlama geldiğini öğreneceğiz.

Buzullarla ilgili neyi ölçeceksiniz bu gezide?

Julienne: Ben buzulların kalınlığını ölçeceğim. Kalınlık, buzulların kapladığı yüzey alanından daha önemli bir ölçü, çünkü kütle olarak toplam kayıp hakkında daha iyi bir fikir veriyor. İki metre derinliğe inebilen bir cihaz sayesinde farklı noktalarda bu ölçümü yapabileceğim. Buzulların yanı sıra, bölgedeki karların durumuna da bakacağım. Eriyen karlar buzulların üzerinde küçük göller mi oluşturuyor yoksa kısa sürede tekrar donuyorlar mı, onu inceleyeceğiz. Burada olduğumuz süre boyunca okyanus sıcaklığını da ölçeceğiz.

Nick: Bu gezide okyanusta oluşan dalgaların buzullar üzerindeki etkisine de bakacağız. Kırılan buzullar güneş ışınlarını daha az yansıtıyor ve bu nedenle güneş ışınları doğrudan okyanusa nüfuz ediyor. Buzulların azalması da daha güçlü dalgalar oluşturuyor ve dalgalar da bir sonraki yıl buzulların daha fazla kırılmasına neden oluyor.

Bu yıl Kuzey Buz Denizi’ndeki buzulların durumu nasıl?

Julienne: Bu yıl buzulların kapladığı alan ciddi oranda küçüldü. Bu küçülme bazı alanlarda yüzlerce mille ifade ediliyor. Bu yıl Haziran ayında buzullar, normalde Eylül ayında (yani buzulların en düşük seviyede olduğu ayda) olması gereken boyuttaydı. Bir kaç hafta önce, buzullarda rekor bir erime gerçekleşti ve bugüne dek ulaştığı en küçük boyut olan 3,51 milyon kilometre kareye ulaştı. Ve hala erime devam ediyor.

Bu yıl neden bu kadar erime görüldü? Daha önceki rekor erimenin görüldüğü 2007 yılıyla bir karşılaştırma yapabilir misiniz?

Julienne: Bu yıl erimenin ulaştığı boyut açıkçası beni epey şaşırttı. Buzulların inceldiğini biliyorduk ancak tam olarak ne kadar eridiğini bilmiyorduk. Bu yıl diğer yıllara kıyasla özellikle çok sıcak değildi. Ama buzullar artık çok incelmişti. Kalın buzullar eridikçe, onların yerini bir yıl içinde oluşan çok daha ince buzullar alıyor. Yani erime hızı önümüzdeki yıllarda da bu şekilde devam edecek. Eğer bu yıl 2007’deki kadar sıcak olsaydı, şu ana kadar buzullar 3 milyon kilometrekarenin altına inmiş olurdu.

Nick: 2007 yılında hava koşulları, buzullarda o derecede bir erime görülmesine uygundu. 2011’de ise hava koşullarında 2007’deki gibi bir anormallik olmamasına rağmen 2007’deki rekora yaklaşılmıştı. Bunun nedeni, önceki yıllarda meydana gelen erimeler sonucu okyanusa daha fazla güneş ışığının doğrudan temas etmesi ve okyanusu ısıtması. Yani bir kez bu ön koşullar hazırlanınca, uzun vadede daha fazla erime görülüyor. Korkarım hepimiz yazın Kuzey Kutbu’nda buzulların olmadığı zamanlara tanıklık edebileceğiz.

Buzulların daha kalın olması ya da daha fazla yüzey alanı kaplaması arasında işlev açısından bir fark var mı?

Julienne: Buzulların yüzeyde kapladığı alan, güneş ışınlarının yansıtılması ve atmosferin daha soğuk kalması açısından önemli. Ama kalınlık azalırsa da buzullar daha çabuk eriyor. Buzulların incelmesi yüzey alanının da daha çabuk küçülmesine neden oluyor. Kalınlık kutup ayıları için de önemli çünkü ince buzullar üzerinde avlanamıyor, suya düşüyorlar.

Bu erimeye insanların neden olduğundan nasıl emin olabiliyoruz?

Julienne: Atmosferdeki karbondioksiti ölçüp bunun nereden geldiğinin izini sürerek… Atmosferde doğal olarak bulunan karbondioksit ve yanan fosil yakıtların saldığı karbondioksit arasında fark var. Doğal olarak meydana gelen ısınma ile insanların neden olduğu ısınmayı birbirinden ayırmak kolay değil. Bu ölçümler içim modellemeler oluşturuluyor. İnsanların neden olduğu karbon salımları çıkarıldığında, modellemelerin hiçbiri bu derecede bir ısınma göstermiyor. Yeni iklim modellemelerine göre, yaz deniz buzundaki küçülmenin % 60’ından insanlar sorumlu.

Uzun vadede Kuzey Kutbu’nu neler bekliyor?

Nick: Kuzey Buz Denizi’nde kalan 4 milyon kilometrekarelik buzulların da erimesi, atmosfere 20 yıla eş değer karbondioksitin salınması anlamına gelir. 1970’lerde 8 milyon kilometrekarelik alan buzuldu. Yani 30 yılda yarıya indi.

Julienne: Eğer atmosferi bu şekilde ısıtmaya devam edersek, 2030 yılında gelindiğinde Kuzey Buz Denizi yaz aylarında tamamen buzsuz bir yer olabilir. İklimde doğal olarak oluşan dalgalanmalar bazı yıllar daha az erime görülmesine neden olabilir ancak uzun vadede erime devam edecektir.

Bu yıl tarihi bir yıl. İklim modellemelerinin en uç noktalardaki tahminlerini yaşıyoruz. Bu yıl buzullarda görülen erime, tüm yeni modellemelerin öngördüğünden daha hızlı.

Erimenin Kuzey Kutbu dışında dünyanın geri kalanına etkisi ne?

Nick: Buzullar gezegenimiz için soğutucu işlevi görüyor ve dünyada şu anda yaşadığımız hava koşulları buzullara bağlı. Buzullar ortadan kalkarsa dünyanın pek çok yerinde sıcaklıklar değişecek. Örneğin İngiltere’den artık iklimi daha ılıman yapan sıcak su akıntısı geçmeyecek. Aslına bakarsanız İngiltere Sibirya ile aynı enlemde ve Sibirya’dan daha ılıman bir iklimi olmasının nedeni Kuzey Atlantik sıcak su akıntısı.

Julienne: Kuzey Kutbu Kuzey Yarımküre’deki hava koşulları için oldukça belirleyici. Açık denizler güneşten gelen ışınları emer ve bu da atmosferdeki sıcaklığı da etkiler. Sonuç olarak hava akımları değişir. Rüzgâr hızı yavaşlar, aşırı hava olayları daha uzun sure görülür. ABD’deki kuraklıklar buna bir örnekti…

Greenpeace