Küresel Isınmanın Bazı Etkileri

“Çok büyük bir olasılıkla 2014, 2015 ve 2016 yıllarının bugüne kadar kaydedilmiş en sıcak yıllar arasında olacağı görünüyor .“ Rowan Sutton, Atmosferik Bilimler Ulusal Merkezi için hazırlanan rapordan… Bu sözleri NASA’nın son gözlemleri de doğruluyor…

Peki, küresel ısınmanın kutup buzullarında erime, deniz seviyelerinde yükselme, tatlı su kaynaklarının yok oluşu, su ve gıda kıtlığı, iklim göçmenleri vb gibi etkilerinin dışında ne gibi etkileri olacak?

Birçok bilim adamı, küresel ısınmanın en büyük etkisinin böcekler üzerinde olduğunu ve zararlı böceklerde artış görülmeye başlandığını söylüyor. Gerçekten de iklim değişikliğinin etkisiyle, zararlı böceklerde salgın şeklinde bir artış gözleniyor.

Örneğin, Doğu Ladin Çamı Tırtılı (Choristoneura fumiferana: çam ağaçlarında görülen ve bu ağaçları kurutan tüylü tırtıllar, çam kese tırtılı) ve Batı Ladini (Avrupa Ladini, Batı Çitlembiği, Şeker Çitlembiği, hackberry adlarıyla da bilinen bir sakız ağacı çeşidi) Fidesi Kurdu salgınlarında artış, şiddetlenme ve sıklık öngörülüyor. Bu değişikliklerin ekolojik ve ekonomik maliyetleri artırması kaçınılmaz olacaktır.

Orman böceklerinin istila ve salgınları, Kuzey Amerika orman ekosistemleri üzerinde çok ciddi tahribatlara yol açarken, daha önce ancak milattan önce görülmüş olan ladin tırtılı yıkımları büyük ölçeklerde gerçekleşmeye başladı. Böyle bir saldırı döngüsünde, İngiliz Kolombiya’sında ciddi orman kayıpları oluşmuş, bölgedeki ağaçlar neredeyse tümüyle kurumuştur. Bu tırtıl popülâsyonundaki artışın, ormanların kurumasının yüzde 90’ından sorumlu olduğu tespit edilmiştir. Yine aynı tırtıl salgını, Alaska’da, Güney Kenai Yarımadası’nda ve Kachemak Körfezi’nde de yaşanmış, ormanlar büyük ölçüde tahrip olmuştur. Bu salgın, Güney Utah ve Arizona’da da yüksek seviyelerde izlenmektedir.

Böceklerin yeni yaşam alanlarında hızla yayılarak bitki habitatlarını işgal etmesinin, tahmin edilemeyen ve kaçınılmaz zararlı sonuçlarının olacağı kuşku götürmez. Örnek vermek gerekirse, benekli ahşap kelebeği, yaşam alanını genişletmiştir. Tropikal böcek ve haşere türlerinin değişimini gözlemek, yerel türlere göre daha zor olsa da, bu konuda birçok bilimsel gözlem ve çalışma hala sürdürülmektedir.

Son olarak da, Kırım Kongo Kanamalı hastalığına yol açan öldürücü kene türünde meydana gelen artışı örnek verebiliriz.

İklim değişikliği ve küresel ısınmanın en önemli ikinci etkisi de, biyolojik çeşitlilikte meydana gelen azalmadır. Otçul hayvanlarla yerel fauna arasındaki dengenin bozulması, fenolojik (canlılarda gelişme safhalarının periyotları/takvimi) senkronizasyonu ve zaman evrelerini değiştirmeye başlamıştır.

Küresel ısınma sonucu bitkilerin toprak üstü organlarının değişmesi de kaçınılmaz olmuştur. Artan ısıyla ve kuraklıkla baş başa kalan bitkiler, su bulmak için köklerini daha derine ve daha geniş bir alana yayarken, yaprak sayılarını yani sıklığını azaltmakta, daha küçük ve cılız yapraklar vermektedir. Bunun bir başka kaçınılmaz sonucu da, daha az çiçek ve meyve olacaktır.

Bugüne kadar, küresel ısınma ve okyanusların asitlenmesiyle yok olan habitatlar ve ekosistemler nedeniyle bir milyondan fazla canlı türü yok oldu.

Bataklık çökeltilerinin araştırılması, toprak derinliklerindeki makrofosil zenginliği, ağaç halkaları, yaprak bolluğu, ladin tırtılı fosilleri gibi paleo-ekolojik verilere yani paleo kayıtlara ulaşılarak, yakın gelecekte olacaklar öngörülebiliyor. Buradan elde edilen veriler, yakın geçmişte olanların yeniden yaşanacağını gösteriyor.

Biyolojik kayıplarla ilgili olarak yapılan birçok deneysel ve teorik çalışma (Hill ve arkadaşları 1999, Atkinson ve McKee 2000,Thomas ve ekibi 2001, Progar ve Schowalter 2002), özellikle küçük eklem bacaklıların ve sulak alan böceklerinin manipülasyon ısı değişimlerine uyum sağlamakta çok ciddi zorluklar yaşadıklarını gösteriyor. Enlem kaymalarında da aynı durum gözlenmekte, sözgelimi, köknar ağaçları yeni yağış rejimlerine ve yeni enlem bölgelerine farklı tepkiler vermektedir.

Aşırı ısınan bölgelerdeki ağaç ve bitkilerin, görece daha soğuk olan yüksek rakımlara doğu yayılmaya başladığı ve bu yayılımın yayla ve mera ekolojilerini tümüyle değiştireceği, hatta mera ve yayla dokusunun tamamen yitirileceği tahmin edilmektedir.

2000 ve 2004 yılları arasında derlenmiş çok uluslu ‘Arctic İklim Etki Değerlendirmesi Raporu’na göre, Alaska, Batı Kanada ve Rusya’da ortalama sıcaklık, küresel ortalamanın iki katı kadar artmıştır.

ABD’de 1910 yılında yani sadece yüzyıl önce, Montana Buzul Milli Parkı’nda (Montana Glacier National Park) bulunan 150 buzuldan bugün sadece 25 tanesi kalmıştır.

Hızla eriyen arktik buzullarının bu erimesi sürerse, kutuplarda 2040 yılında ya da daha önce, hiç buz bulunmayan yaz mevsimlerinin yaşanması bekleniyor.

20. yüzyılda karbon dioksit seviyeleri, 650.000 yılın en yüksek seviyesine ulaşmıştır.
Bilim adamlarına göre, küresel ısınmanın önlenmesinde başarısız olunması halinde tüm yerel ekonomilerin (ulusal ekonomilerin) yüzde 20 oranında çökeceği öngörülüyor…

Yeşim Köktürk