Kadın Zirvesi

13 Ekim 2011 günü Dedeman Otel’de ‘1. Kadın Zirvesi’ gerçekleştirildi. Antalya’da bu ilkti. Bu yıl ‘Altın Portakal Film Festivali’nin temasının, kadın olması ve adının ‘Kadın Dünyaya Dokundu’ konması, ülkemizde kadına yönelik şiddetin zirveye tırmanması, bir cins kırımına dönüşmesi, bu sonucu getirdi. Projenin karıncaları, Akgül ve Günce emeklerinin içine sevgilerini de katarak harika bir kadın zirvesi yaşanmasına neden oldular.

Kadın Zirvesi’nin konusu; Kadına Yönelik Şiddet Neden Artıyor? Ne Yapmalıyız? Uzaklardan gelen ünlü konuk konuşmacıların yanında, iki de Antalya’dan konuşmacı vardı. Prof. Dr. Gülser Öztunalı Kayır ve Kâmile Yılmaz. Diğer konuşmacılar: Bakan Fatma Şahin, Prof. Dr. Aysel Çelikel, Sümerolog Muazzez İlmiye Çığ, Prof. Dr. Yıldız Ecevit, Prof. Dr. Şahika Yüksel, Canan Güllü, Av. Elif Uysal, Av. Cana Arın, Güldal Akşit, Gülsün Bilgehan, Şafak Pavey, Prof. Dr. Av. Metin Feyzioğlu, Zeynep Oral, Yazgülü Aldoğan’dı.

Konuşmacılar kalabalıktı, konu tek başlıktı ve konuşmacılar, birbirleriyle iletişim kurarak, konu paylaşmamışlardı. Kimin ne söyleyeceği önceden onlarca belli değildi. Herkes konuşma metnini 20 gün önceden merkeze göndermişti. Yetkililer, kimin ne söyleyeceğini biliyordu.

Sabah saat dokuzda zirve başladı. Bakan Fatma Şahin, ülkenin şiddet fotoğrafını ve bakanlığının getireceği çözümleri anlattı. Kendisi son derece iyi niyetliydi. Yalnız hükümetin getireceği çözüm yeterli ve samimi değildi. Meclisteki diğer kadın milletvekillerinin de şiddetle mücadele konusunda duyarlı olduğunu vurguladı. Bakanlığın adından ‘Kadın’ sözcüğünün atılmasıyla, zaten içeriği de bu anlamda zayıflatılmıştı. Bakanlığın korumak istediği, kadın değil, aileydi. Aile dağılmamalıydı ama içeride kadının ne yaşadığı çok da önemli değildi. Önemli olan aileydi. O nedenle bakanlığın adı; ‘Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı’ olmuştu.

Antalya Valisi Dr. Ahmet Altıparmak, ‘Kadın Zirvesi’ konusunda dersine çalışmadan gelmişti. Kadınları şaşırtan bir konuşma yaptı. ‘Neden erkek bakanlığı yok? Kadın sorunlarıyla ilgileniliyor ama erkek sorunlarıyla ilgilenen yok’ gibi şakayla başladı. Biz kadınlara bu tür şakalar günde çok kereler yapıldığından, bir anda ortalık buz kesti. Sonunda konuyu toparladı ve ivedi çözümler gerektiğini söyledi.

Belediye başkanı Mustafa Akaydın, elbette projenin başıydı, dersini iyi biliyordu. Kadınların yüreğine sular serpen, umutlarını çoğaltan bir konuşma yaptı. Kadın zirvesinin sürebileceği mesajını da verdi. Ayrıca zirvenin sonuna dek o da sabırla dinledi. Kadınlar bu davranışını, kadın sorunlarına verdiği öneme yordular ve sevindiler.

Konuşmacıların tümü konuya hâkim, yetkindi. Söyleşi korkulduğu gibi tekrar olmadı, herkes farklı bir uçtan yaklaştı. Şiddetin kaynakları, nedenleri, çözüm önerileri uzun uzun tartışıldı. Beş saatten fazla salondaki katılımcılar dinlediler, zaman zaman katkı sundular, sorular sordular, zenginleştirdiler. Konuşmalar bitene, sonuç bildirgesi okunana dek sabırla beklediler. Sonuç bildirgesinde taleplerin en göze çarpanı; ‘İstanbul Sözleşmesi’nin TBMM tarafından onaylanması isteğiydi. O onaylanırsa, diğer talepler de onun içinde kabul edilmiş olacak ve şiddetle mücadelede önemli bir adım atılmış olacaktı.

Zirvenin renkli geçmesine en çok katkıyı Muazzez İlmiye Çığ ile Av. Metin Feyzioğlu yaptı. İlmiye Çığ’ın konuşmasının hemen hemen her tümcesi alkışlandı. Cumhuriyetin ilk yıllarındaki kazanımların, şimdilerde hızla kaybedildiğini ve tarihinde şu anda en geri duruma gidildiğini söyledi. O yıllarda ülkede eşitliğin var olduğunu, kadının şu zamandaki kadar şiddet altında olmadığını savundu.

Metin Feyzioğlu, zirvenin tek erkek konuşmacısıydı. Her oturumda erkeklerin yaptığı gibi hem uzun konuştu, hem de salonda başka birisini konuşması için kürsüye çağırdı. Bunu kadın konuşmacılardan kimse yapmazdı. Gerçi çağırılan kişi ‘Gelincik Projesi’ni anlattı. O da kadınlar içindi, iyi de oldu, ama erkek tavrıyla emri vaki yaptı. Asıl heyecan Serap Gürbüz’ün sorusuyla başladı. Av. Metin Feyzioğlu, Münevver Karabulut’u öldüren Cem’in babasının avukatıydı. Elbette bir baba oğlundan dolayı suçlanamazdı, ama bu baba katil oğlunu saklama, aklama derdindeydi. Bu konuda paralar saçıyordu. Avukat, babayı masum göstermeye çalışan tümceler kurarken, ben Norveç’teki olayda katil gencin babasının söylediklerini anımsadım. ‘Keşke o insanlar öleceğine, benim oğlum ölseydi’ diyen babayı.

Zirve, dolu dolu geçti, verimli de oldu. Umarım sonucu da iyi olur. Kadına yönelik şiddette dünyada neredeyse ilk sıralara tırmanan ülkem uyanır kendine gelir. Elbette biz kadınlar sadece dilekler dileyerek değil, bu sorun için dile getirdiğimiz taleplerin arkasında durarak sonucu almak derdindeyiz. Şiddetten uzak bir yaşam sürmek istiyoruz. Bu şiddetin yükselmesi, kadınların uyanmaya başlamasındandır. Başkaldırarak, var olduğunu dile getirmesindendir. Dile gelen sorun bir gün çözülecektir. Biz bu çözümü hızlandırmak istiyor ve başaracağımızı biliyoruz. İnsana şiddetin yakışmadığının da farkındayız. Nice şiddetsiz, kadın zirvelerine.