Japon işi, Rus İşi, Bırak Bu İşi!

Japon siyasetçiler Fukuşima felaketinin ağır sorumluluğu altında ezilip, istifa ederlerken Türk siyasetçiler hala nükleer santralleri ve tüm dünyanın gözünde sorumsuz ve başarısız olarak görülen Japon nükleer teknolojisine karşı güvenlerinin tam olduğunu açıklıyor.

Dışişleri Bakanı Davutoğlu kendi ülkesinde sınıfta kalan ve güvenirliliğini yitiren TEPCO ile nükleer işbirliği ve nükleer müzakerelere oturma isteğini açık açık belirtecek kadar duyarsız açıklamalarda bulunuyor.

Fukuşima felaketi sonrasında, Japon Hükümeti ile nükleer santralleri işleten şirketler arasındaki çarpık ilişkiler ayyuka çıktı. Fukuşima nükleer santralinin işletmecisi olan TEPCO ile Japon politikacıların sıkı ilişkiler içinde olması felakete zemin hazırlamıştı.

Felaketin bedeli: 300 milyar Dolar

Fukuşima felaketinden sonra Japonya kendi topraklarında nükleer santral kurmaktan vazgeçti; ama başka ülkelere nükleer santral satmaya hala hevesli. Fukuşima nükleer felaketinin ekonomik ve insani boyutları gün geçtikçe daha net olarak ortaya çıkıyor. Yapılan en olumlu tahminlere göre Fukuşima Nükleer Santrali’ndeki felaketi kontrol etmek 40 yıl sürecek.

Bu nükleer felaket, Japon ekonomisine en az 300 milyar dolara mal olacak. Devasa ekonomik yükün yanı sıra, 100 binden fazla Japon da yaşadığı evi terk etmek zorunda kalmıştı. Radyasyon toprağa, okyanusa, havaya ve oradan da besin zincirine ve insanlara bulaşmaya devam ediyor.

Japonya’da hiçbir politikacı nükleer santralleri savunmazken, başka ülkelere ithal edebilecek kadar sorumsuzca ve insanlıktan uzak davranıyorlar. Davutoğlu ise Fukuşima felaketini görmezlikten gelip, Japon teknolojisine güvenin tam olduğunu ifade ediyor.

Türk politikacılarının Japon nükleer teknolojisine olan hayranlığını ve gerçek dışı olan güvenini anlamak imkânsız. Türkiye neden Japonların bile güvenmediği nükleer teknolojinin peşinden koşuyor?