İşe Eğitim Katmak…

Londra öncesi Gençlik ve Spor Bakanlığı’nın Antalya Serik’te düzenlediği antrenör eğitim seminerlerine eğitici olarak katılmıştım. Aynı alanda çalışan birkaç arkadaşım orada görevlendirilecekken, eğitim yöneticisinin ısrarı ile Nisan ayındaki üç hafta sonunu orada geçirdim. Kıskanmayın hemen, ne denize ne de havuza girme şansım oldu.

Başlangıçta antrenörlerin içinden kaçak ruhlu olanları salonun arkalarına yerleştiler. Konuşmama başlamamdan itibaren birkaç değil epeyce antrenör arka kapıdan sıvıştı. Aradan geçen 10 – 15 dakika sonra gidenlerin kimseye belli etmeden kendi masalarına doğru döndüklerini gözlemledim.

Ara verdiğimde yanımda biten yöneticinin sözleri beni şaşırttı. “Hocam bu 200 kişiyi sıkmadan nasıl 1,5 saat salonda tutabiliyorsunuz?” dedi. Cevabım şöyle oldu: “200 ile başladık, 7. dakikada yaklaşık 20 hoca yerinden uzaklaştı. Ardından bazıları cep telefonları ile gizlice konuşmaya başladılar. Sanıyorum bu konuşma dışarıya çıkan arkadaşları ile yapıldı. Çıkanlar geriye, yerlerine döndüler. O ara, anlattıklarımı nasıl buldunuz diye sordum, dinleyenlere: Onlar da ‘Çok güzel hocam, çok doğru hocam’ dediler.”

Onların bu cevabından sonra evet doğru ama bu bilgiler 10 yıl öncesinin bilgileri ve 10 yıl öncesinin doğruları idi. İşte tam bu sırada telefon trafiği başladı. Gidenler döndüler ve seminerin antrenman konusu yeni bilgileri tartışarak günü sonunda bitti.

Konuşmalar sonrasında yemeklerde, kahvaltıda, kahve aralarında sorular gelmeye devam etti. Herkes kendi alanında yaşadıklarını benimle paylaşıyor, çeşitli sorulara iki türlü cevap bekliyorlardı. Ya yaptıklarının doğru olduğunu söylememi ya da yanlışı nasıl düzelteceğimizi… Hemen herkes memnun oldu denilebilir.

Bu tablonun gösterdiği işaret ‘Hizmetiçi Eğitim’lerin çok ciddi biçimde planlanması ve optimal düzeyde uygulanmasıdır. Bu konuda yalnızca Gençlik ve Spor Bakanlığı değil, spor federasyonları da kendilerini yenileyecek eğitim seferberliğine girişmelidirler. Destek olarak bu alanda çalışanları, iletişim gurmelerini, üniversitelerin değerli bilim adamlarını davet edebilirler.

Eğitilmiş bir eğitici grubu olmadığı takdirde sporda başarının esamisi okunmaz. Federasyonlar özerkleştirildikten sonra daha iyi başarılar yakalanacağı görüşü baskın idi. Oysa durum tam tersi olmuştur. Kimsenin yüksek hedeflere ilişkin bir planı yoktur. Günlük işlerle zaman geçirmeyi marifet olarak görmektedirler. Bunun dışında birkaç olumlu örnek olsa da onun altını kazıdığınızda eğitime verilen önem ortaya çıkmaktadır.

Buna küçük bir örnek vermek gerekirse, Voleybol Federasyonu’nun yaptığı hizmetler akla gelmelidir. Bir lise kurarak, orada okuyanlara ayrıca eğitim destekleri vererek hem hayata hem de voleybola hazırlamaktadırlar. Alına sonuçlar bunun semeresidir. Başkanı kutluyorum ama ona mutlak destek veren Sezgin Kaymaz ve Sinem Mavili’yi unutmuyorum. Ekip sağlam ve inançlı… Bu örneği diğer spor federasyonlar yakalamalı ve değerlendirmelidir.

Sonuçta işe eğitim katmak derken, hedef koyma, plan yapma ve doğru insan kaynakları alanlarını unutmamak gerekiyor. Zaten onları devreye aldığınızda eğitim kendiliğinde gelecek ve aradığımız başarılara yavaş yavaş fakat emin adımlarla ulaşacağız. Sporda başarı ve kalıcı değerler isteniyorsa bunlar yerine getirilmelidir!