Hasankeyf

Bu şarkı sadece bitmiş aşkların ardından acı bırakır sanırdım insanın yüreğinde, değilmiş oysaki… Sadece aşkların ardından acımıyormuş insanın yüreği, bir şehrin, bir nehrin, bir tarihin ardından da aynı giden sevgiliye, biten sevgilere duyulan hüzünler duyuyormuş insan çaresiz kalbinin tam ortasında…

Esmeray’ın unutulmaz şarkısı çalarken d de, sabahın ilk ışıklarıyla giriyorduk Hasankeyf’e… Dicle yanımızdan masumca akarken, eşim ve ben gördüğümüz manzaraya hayran hayran bakıyorduk sadece…
 

İki yakası bir köprüyle birleştirilen ilçe, Dicle’nin sularının kendisini yutmasını beklerken biz kulaklarımızda Esmeray’ın şarkısıyla dolaşmaya başladık etrafı… Tarih boyunca onca savaşın bile ortadan kaldırmayı başaramadığı bu güzel ilçeyi biz Ilısu Barajı’yla yerle bir edecektik… Artukluların, Eyyübilerin ve nihayet Osmanlıların bizlere bıraktığı bu mirası suların altında bırakacaktık…

Kültürel hazinemizi sulara gömecek kadar zengindik! Bilgi olaraksa bir o kadar da fakir! Üstelik bilirkişi raporları bu barajın burada yapılmasıyla oluşabilecek tehlikeleri işaret ediyordu… Bizse her şeye rağmen sanki o baraja çok ihtiyacımız varmış gibi 10 bin yıllık tarihten vazgeçilmeye zorlanıyorduk… Her şey böyle başlıyor zaten, önce alıştırıyorlar sizi, vazgeçmeye, unutmaya, unutturmaya…
 

Uyuşuyor bedeniniz, kitleniyor ağzınız konuşamıyorsunuz… Kör olmuş sanki gözleriniz, göremiyorsunuz… Diyorlar ki aynısını yapacağız! Yapabilir misiniz, bir tarihi yeniden yazabilir misiniz, koyacağınız taşlar eskisinin yerini tutar mı gerçekten…

Yapacağınız köprü aynı mıdır ya da türbeler, kale mesela… Aynı tarihe tanıklık edermi sizin yeniden yaptıklarınız… Ya mezarlar, aynı mezar taşlarını dikersiniz de o topraklara içindekiler size bunun hesabını sormazmı Ahirette!
 

Ya kaleye çıktığınızda yörenin o deniz gözlü rehber çocukları hangi kalenin tarihini anlatır mesela bizlere… Nehrin hangi tarafını işaret ederler Artukluları, Eyyübileri anlatmak için… Hangi minareyi, hangi camiyi, medreseyi, sarayları anlatırlar bizlere…

Gelin vazgeçin tarihimizi derinlere gömmekten, gelin yol yakınken dönün bu yanlıştan… Gelin Hasankeyf boğazımızda düğümlenen bir hıçkırık olmasın… Önce gidin o güzellikleri yerinde görün, sonra tarihe sahip çıkmak için bir çığlıkta siz yollayın Dicle Nehri’ne, sesinizi birileri mutlaka duyacaktır. Duymalıdır… Saygılarımla