Güzel Ülke Gölhisar (Kibyra)

Elimde tuğla gibi bir kitap var, adı; ‘Tarihsel Kültürel Değerleri ve İnsanlarıyla Gölhisar.’ Yazarı; Yusuf Erkan. Arı gibi çalışkan ve üretken. Gölhisar kitabının dosyasını yayınevine verdiği günlerde, İstanbul’da ona konuk oldum. ‘Dünya Kadın Yürüyüşü’ için gitmiştim. Yusuf, oturduğu eve taşınalı henüz 17 gün olmuştu. Bu kadar kısa zamanda, yeni mahallesi ‘Kurtuluş’u yazmaya çoktan başlamış, kitabın 30 sayfasını bitirmişti. Ben “Nasıl beceriyorsun bu kadar hızlı olmayı?” dediğimde, “Yaşadığım yerlere borçluyum, örneğin bu ‘Kurtuluş’ adını merak ediyorum” demişti.

‘Bekleyen Kent Burdur’ kitabını daha yeni yayınlamıştı. Yorgunluğu geçmeden ‘Gölhisar’ı üretmiş, yaratmış, araştırmıştı (Gölhisar, Burdur’un en eski ilçelerinden biri). Elbette bu araştırmalar onun yıllarını almış, fotoğrafını çektiği bazı eserler, yağmacılar tarafından yok edilmiş, elinde sadece fotoğrafları kalakalmıştı. Böylesi olayları anlatırken, hem üzülüyor, hem de “İyi ki fotoğraflarını çekmişim” diye teselli buluyordu.

Kitap, Gölhisar Belediyesi’nin katkılarıyla, Bursa – Ekin Yayınevi tarafından basılmış. 30 Temmuz 2010’da okurlarıyla buluşmuş. Ben yoğunluğumdan şimdiye dek, derinliğine inceleyememiş, oldukça gecikmiştim. 700 sayfalı kocaman bir eser. Fotoğraflarla güçlendirilmiş, hem göze, hem duygulara yerleşiveren, bilgi dolu, tarihe ve geleceğe doğru yola çıkaran bir kitap olmuş.

Çocukluğumda ilçemiz şimdiki gibi Çavdır değil, Gölhisar’dı. O zamanlar halk ‘Horzum’ derdi. Oysa ‘Horzum’ bir mahallesiydi, ama halk tüm ilçeye mal ederdi. Yusuf Erkan’ın araştırmalarından öğreniyoruz ki, Horzum; ‘Güzel Ülke’ demekmiş. Halk ‘Horzum’ ısrarında haklıymış.

Gölhisar, yerleşim şekli olarak, upuzun bir caddeye sıralanmış, boylu boyunca yatan, bir güzel ülke olması nedeniyle hiçbir yere benzemez. Uçsuz bucaksız verimli ovasının kıyısında, güzelliğini yansıtabileceği bir gölün karşısındadır. Bu denli büyülü bir güzelliğe sahip olan ilçeye Yusuf Erkan gibi duyarlı araştırmacı yazarın aşık olmaması mümkün mü? Bir de Gölhisar gölünün kıyıcığında doğduysa, bu aşk ona doğuştan armağan değil midir? Doğduğu, büyüdüğü, yaşadığı topraklara “Borcum” demiş ve sarılmış kaleme. İyi ki de sarılmış. Yusuf’un bu ölümsüz eseri, Gölhisar’ı tarihi, kültürü, coğrafyası, insanı ile tanımak isteyenlere geniş ve aydınlık bir yol açıvermiş. ‘Yürüyün artık işte Gölhisar tüm güzelliğiyle önünüzde’ demiş.

Belediye Başkanı Veli Cantilav; “İlçeyle ilgili sorularına ve merak ettikleri konulara yanıt verebilecek düzeyde bir rehber kitabı var artık Gölhisar’ın” diyor.

Yusuf Erkan da “Gölhisar derli toplu bir kitabı çoktan hak ediyordu” diyor.

Kitabı okurken, Kibyra, Frigya’ya bağlanmasından itibaren en az 25 kenti kapsayan toplantı ve forumların yapıldığı başşehir olduğunu öğreniyoruz. 1630’da Gölhisar’a bağlı 69 köy bulunuyor. Arkeolojik olarak tüm Roma coğrafyasındaki, en detaylı gladyatör kabartmalarının bulunduğu yer olduğunu görüyoruz. Su sorunlarına değinen tek yazıtın bulunduğu yer olduğunu okuyoruz.

Bütün bunları öğrenince de “Gölhisar kitaplaşmakta geç kalmış” diyoruz. Belki de eline doğduğu Yusuf’un büyüyüp yazar olmasını beklemiştir.

Ben 1964’te ortaokulu Gölhisar’da bitirmiştim. O zamanlarda henüz elektriği yoktu. Horzum ve Uluköy diye iki büyük mahalleden oluşuyordu. Aralarında 2 kilometre uzaklık ve onları ayıran Avare Deresi vardı. Dere yağmurdan sonra coşar, sel olurdu, geçmesi de zor olurdu. Horzum, daha şehirsi, Uluköy, köy havasındaydı. İki mahalle birbiriyle geçinemez, en az yılda bir kez ortada bulunan Avare Deresi’nde karşılaşır, çapa- kürek kavgaya tutuşurlardı. Kavganın kazananı olmazdı. Şimdilerde aradaki boşluk kapanmış, Avare Deresi susmuş, arada dostluklar kurulmuş. Kavgalar anılara gömülmüş.

Yüksek okul açılmış, dışarıda yaşayanlar yaz tatillerinde ilçeye döner olmuş. Emekliliklerinde, Gölhisar’da yaşam düşleri kurar olmuşlar. Arkeoloji kazılarında her an yeni eserler bulunur olmuş.

Bütün bu güzelliklere Yusuf Erkan’n kitabı en büyük katkıyı sunmuş. Gölhisar’ın  turizme açılmasında, insan kaynaşmasını sağlamasında, gezginlerin uğramasında Yusuf’un rolü hiç de azımsanası değil.

Eline, yüreğine, aklına, kalemine sağlık Yusuf Erkan. Nice kitaplara.

Yazı: Kamile Yılmaz