‘Genetiği Değiştirilmiş Gıda Neden Tehlikelidir?’

Earth Open Source Genetik Mühendisleri ‘Genetiği Değiştirilmiş Gıda Neden Tehlikelidir?’ başlıklı rapora göre GDO’lu ürünler pestisit kullanımını artırıyor ama üretimi artırmakta başarısız…

Earth Open Source Genetik Mühendislerinin ‘Genetiği Değiştirilmiş Gıda Neden Tehlikelidir?’ başlıklı raporunun temel yönelimlerini anlatan açıklamayı Kerem Morgül çevirdi.

Rapora göre araştırmalar genetiği değiştirilmiş ürünlerin, yemleme deneylerinde laboratuar hayvanları üzerinde ve ekildiklerinde çevre üzerinde zararlı etkileri olduğunu gösteriyor. GDO’lu ürünler pestisit kullanımını artırıyor, üretimi arttırmakta ise başarısız. Raporun vardığı sonuç: Dünyanın gıda ihtiyacını karşılamak için daha güvenli ve etkili alternatifler var.

Rapordaki yeni noktalar

1. Ürün geliştirmede kullanıldığı haliyle genetik mühendislik kesin ya da öngörülebilir bir bilim değildir ve güvenli olduğu kanıtlanmamıştır. Söz konusu teknoloji, gıdalarda mevcut düzenlemelerin şart koştuğu tetkiklerle saptanamayan beklenmedik toksin veya alerjenlerin oluşumuna sebep olabilmektedir.

2. Bazıları çoktandır gıdalarımızda ya da hayvan yemlerinde bulunan genetiği değiştirilmiş ürünler hayvan yemleme denemelerinde açık zehirlilik belirtileri göstermiştir – özellikle karaciğer ve böbrekte fonksiyon bozuklukları ile bağışıklık sisteminde bozulmalar.

3. GDO taraftarları, istatistiksel olarak anlamlı olan bu bulguları ‘biyolojik açıdan anlamlı / önemli değil’ diyerek bilimsel bir perspektiften savunulması mümkün olmayan argümanlarla göz ardı etmişlerdir.

4. GDO taraftarları sıklıkla, genetiği değiştirilmiş gıda ve ürünlerle yapılan ve Avrupa Birliği’nce yürütülen kimi hayvan yemleme denemelerinin bu ürünlerin güvenli olduğunu gösterdiğini savunmaktadırlar. Oysa bu çalışmalar daha yakından incelendiğinde kontrol hayvanları ile genetiği değiştirilmiş ürünlerle beslenen hayvanlar arasında endişeye neden olan önemli farklılıklar gözlenmektedir.

5. Genetiği değiştirilmiş gıdalar insanlarda tam anlamıyla test edilmemiştir; ama insanlar üzerinde yürütülen az sayıdaki çalışma endişeleri desteklemektedir.

6. Amerikan Gıda ve İlaç İdaresi genetiği değiştirilmiş ürünler için zorunlu güvenlik testi istememekte, hatta bu ürünlerin güvenli olup olmadığını değerlendirmemektedir. Bunun yerine biyoteknoloji şirketlerinin, genetiği değiştirilmiş ürünlerin genetiği değiştirilmemiş muadilleriyle ‘temelde denk’ olduğu teminatına dayanarak bu alandaki denetimi en aza indirmiştir. Bu, deli dana hastalığına sahip olan bir ineğin bu hastalığa sahip olmayan bir inekle temelde denk olduğunu ve dolayısıyla güvenli bir şekilde yenebileceğini iddia etmeye benzer! Temelde denklik iddiaları bilimsel olarak savunulamaz.

7. Genetiği değiştirilmiş gıdalara ilişkin en zayıf mevzuat bu gıdaların güvenlik açısından değerlendirilmediği ya da pazar yerinde etiketlenmediği ABD’dedir. Dünyanın pek çok bölgesindeki düzenlemeler insan sağlığını genetiği değiştirilmiş gıdaların olası olumsuz etkilerinden korumak için yetersizdir.

8. Mevzuatın katı olduğu sıklıkla ileri sürülen AB’de, GDO’lu ürünler piyasaya sürülmeden önce sınırlı bir testten geçirilmektedir ve bu testler söz konusu ürünlerin onaylanması durumunda onlardan kar elde edecek olan şirketler tarafından yürütülmektedir. Bu, açık bir çıkar çatışması durumudur.

9. Dünya üzerinde herhangi bir denetleyici kurum GDO’ların hayvanlar ya da insanlar üzerindeki etkilerine yönelik uzun dönemli toksikolojik testler istememektedir.

10. Biyoteknoloji şirketleri, patent iddiaları ve fikri mülkiyet koruma yasaları yoluyla bağımsız araştırmacıların genetiği değiştirilmiş ürünlere araştırma amaçlı erişimini sınırlamaktadır. Bu nedenle genetiği değiştirilmiş gıdalar üzerinde GDO endüstrisinden bağımsız olan bilim insanları tarafından sınırlı sayıda araştırma yürütülebilmiştir. Çalışmaları GDO’ların güvenliğine yönelik kaygıları arttıran bilim insanları, GDO’lu ürünlerin destekçilerinin düzenlediği kampanyalarla gözden düşürülmüştür.

11. Çoğu genetiği değiştirilmiş ürün (% 75’inden fazlası) herbisit tatbikini tolere etmek üzere tasarlanmıştır. Bu tür ürünler, kullanıma sokuldukları yerlerde herbisit kullanımında muazzam artışlara yol açmıştır.

12. Genetiği değiştirilmiş ürünlerin % 50’sinden fazlasının tolere etmek için tasarlandığı Roundup marka herbisit iddia edildiği gibi güvenli değildir, test hayvanlarında sakatlıklara (doğum kusurları), üremeyle ilgili sorunlara, DNA hasarına ve kansere yol açtığı bulunmuştur. İnsanlar üzerindeki epidemiyolojik çalışmalar Roundup’a maruz kalma ile düşük yapma, doğum kusuru, nörolojik gelişim sorunları, DNA hasarı ve bazı kanser türleri arasında ilişki olduğunu tespit etmiştir.

13. İnsanların Roundup ve diğer zirai kimyasallara maruz kaldığı Güney Amerika’nın genetiği değiştirilmiş soya üretilen bölgelerinde kamusal bir sağlık krizi patlak vermiş, artan sayıda doğum kusuru ve kanser rapor edilmiştir.

14. Çok sayıda çalışma Roundup ile artan ürün hastalıkları arasında ilişki olduğuna işaret etmektedir, özellikle de soyada solgunluğa yol açan ve insanlarla çiftlik hayvanlarında toksik etkileri olabilen Fusarium adlı mantar bulaşmasıyla.

15. Bt böcek öldürücü içeren genetiği değiştirilmiş ürünler pestisit kullanımını önemli ölçüde azaltmamakta, daha ziyade pestisitlerin kullanım biçimini değiştirmektedir: pestisitler ürün üzerine püskürtülmek yerine ürünün içine yerleştirilmiştir.

16. Haşereler zehre direnç geliştirdiği için Bt teknolojisi sürdürülebilir değildir, ikincil böcek istilaları yaygınlaşmaktadır.

17. GDO yanlıları, geleneksel ve organik çiftçiler tarafından uzun zamandır sprey şeklinde tatbik edilen doğal Bt güvenli bir kullanım geçmişine sahip olduğu için genetiği değiştirilmiş bitkilere yerleştirilen Bt zehrinin de güvenli olduğunu savunmaktadırlar; fakat Bt zehrinin genetiği değiştirilmiş formları doğal formlarından farklıdır ve değişik toksik ve alerjen etkilere sahip olabilir.

18. Genetiği değiştirilmiş Bt zehrinin toksik etkisi böceklerle sınırlı değildir. Bt’li ürünlerin yemleme denemelerinde laboratuar hayvanları üzerinde de toksik etkileri olduğu bulunmuştur.

19. Bt’li ürünlerin çevrede zehrin hedefi olmayan organizmalar üzerinde toksik etkileri olduğu görülmüştür.

20. Bt zehri sindirim sırasında tamamen parçalanmamaktadır, Kanada’da hamile kadınların kan dolaşımlarında ve fetüslerine sağladıkları kanda tespit edilmiştir.

21. Yabani otların herbisit kullanılarak kontrol edildiği ve toprağın sürülmesini gerektirmeyen herbisit toleranslı genetiği değiştirilmiş ürünlerle yapılan çiftçilik, toprağın sürülmesinden daha fazla iklim dostu değildir. Daha derin toprak düzeyleri incelendiğinde bu tür arazilerdeki topraklar sürülen arazilere kıyasla daha fazla karbon depolamamaktadır.

22. Toprak sürülmeden yapılan çiftçilik, kullanılan herbisitler nedeniyle soya ekiminin çevre üzerindeki olumsuz etkilerini arttırmaktadır.

23. Beta – karoten içeriği zenginleştirilmiş Altın Pirinç genetiği değiştirilmiş bir ürün olarak beslenme yetersizliği olan insanların A vitamini eksiliğini giderebileceği iddiasıyla teşvik edilmektedir. Lakin Altın Pirinç toksikolojik güvenlik açısından test edilmemiştir, temel gelişim sorunlarından muzdariptir ve 12 yıl ile milyonlarca dolarlık araştırma ödeneğinden sonra hala piyasaya sürülmek için hazır değildir. Öte yandan A vitamini eksikliğini giderebilecek ucuz ve etkili başka çözümler yetersiz ödenek nedeniyle yeterince değerlendirilememektedir.

24. Genetiği değiştirilmiş ürünler sık sık alet çantasında dünyanın büyüyen nüfusunu besleyebilecek hayati bir araç olarak savunulmaktadır; ne var ki pek çok uzman üretimi arttırmadıkları veya kuraklığa karşı genetiği değiştirilmemiş ürünlerden daha başarılı olmadıkları gerekçesiyle bu ürünlerin katkısını sorgulamaktadır. Çoğu genetiği değiştirilmiş ürün herbisit kullanımını tolere etmek için yahut pestisit ihtiva etmek üzere tasarlanmıştır ve bu özelliklerin açları doyurmakla bir ilgisi yoktur.

25. Genetiği değiştirilmiş ürünlerin çiftçiler tarafından yüksek oranda kullanılması bunların genetiği değiştirilmemiş çeşitlere üstün olduğu anlamına gelmez. Zira genetik mühendislik firmaları tohum piyasalarına hakim olunca genetiği değiştirilmemiş tohum çeşitlerini piyasadan çekmektedir. Bu durum ‘çiftçi tercihi’ ile açıklanamaz.

26. Genetiği değiştirilmemiş ve organik ürünlerin GDO’lu ürünler nedeniyle genetik kirlenmeye maruz kalması gıda ve yem sektöründe, ürün toplatmaları, davaları ve kaybedilen piyasaları içeren büyük maddi kayıplara neden olmuştur.

27. Çoğu insan verimli, böceklere ve hastalıklara karşı dirençli, kuraklığa dayanıklı ve besin değeri açısından iyileştirilmiş süper ürünlerden bahsedildiğinde genetiği değiştirilmiş ürünleri aklına getirmektedir. Oysa gerçekte bu ürünler söz konusu özellikler açısından genetik mühendislikten daha başarılı olan geleneksel yetiştiriciliğin sonuçlarıdır. Rapor, geleneksel ürün yetiştiriciliğinin başarılı örneklerinden oluşan uzun bir listeye yer vermektedir.

28. Genetik mühendisliğin başarısı olduğu ileri sürülen bazı ‘süper ürünler’ aslında geleneksel yetiştiriciliğin ürünleridir. Bazı örneklerde genetik mühendislik içermeyen bir biyoteknoloji olan belirteç destekli seçim (marker assisted selection / marköre dayalı seçim) geleneksel yetiştiriciliğin yardımına koşulmuştur.

29. Belirteç destekli seçim gibi genetik mühendislik içermeyen biyoteknolojilerle desteklenen geleneksel bitki yetiştiriciliği, mevcut ve gelecekteki gıda üretim ihtiyacını karşılamak için genetik mühendislikten daha güvenli ve daha güçlü bir yöntemdir, özellikle de hızlı iklim değişikliği koşullarında.

30. Geleneksel şekilde yetiştirilen ve yerel koşullara adapte olmuş ürünler, agro – ekolojik tarım pratikleriyle birlikte kullanıldığında küresel gıda güvencesini sağlamak için kanıtlanmış ve sürdürülebilir bir yaklaşım sunmaktadır.