Geleceğin Teknolojileri Sempozyumu Sonuç Bildirisi

20 – 21 Ekim 2011 tarihlerinde TMMOB Makina Mühendisleri Odası adına İstanbul Şubesi tarafından İTÜ Süleyman Demirel Kültür Merkezi salonlarında gerçekleştirilen Geleceğin Teknolojileri Sempozyumu’nun Sonuç Bildirisinde “…teknoloji pazarı olmamak ve teknolojiyi yalnızca kullanan değil teknoloji üreten bir toplum olma hedefine ulaşabilmek, dışa bağımlılığın kırılması gerekliliği eşliğinde tüm sanayi sektörlerinde var olmayı ve mühendislik tasarımının olanaklı kıldığını görmemiz gerekmektedir” dendi.

Geleceğin Teknolojileri Sempozyumu ve Sergisi, 20 – 21 Ekim 2011 tarihlerinde TMMOB Makina Mühendisleri Odası adına İstanbul Şubesi tarafından İTÜ Süleyman Demirel Kültür Merkezi salonlarında gerçekleştirilmişti. ‘Geleceğin Teknolojilerinde Mühendisin Yeri ve Önemi’ konulu bir panelin de düzenlendiği sempozyum boyunca panel ve 11 oturumda sunulan 43 bildiri, yapılan tartışma ve öneriler sonucu ortaya çıkan görüş ve öneriler özet olarak kamuoyunun bilgisine sunuldu:

Bilim ve teknoloji, toplumları geleceğe doğru devindiren temel güçler olmakla birlikte kendi başlarına bağımsız bir gerçekliğe ve gelişme çizgisine sahip olmadıklarını ve toplumsal yapı ve ilişkilerle iç içe olduklarını belirtmek gerekir.

Gelişmiş kapitalist ülkelerin bugün ulaştıkları küresel boyut, az gelişmiş ülkeler üzerinde özellikle sanayinin boyutlarını da sınırlayan bir düzeye ulaşmıştır. Planlama, kalkınma ve istihdam, uygulanan neoliberal politikalarla artık temel değerler olmaktan çıkmıştır. Günümüzde bilim ve teknoloji, insanlığın daha iyi bir bugün ve daha iyi bir gelecek için değil, daha fazla kâr için kıyasıya bir rekabet içinde gelişmektedir. Emperyalist devletler ve çokuluslu şirketler arasında keskinleşen rekabet, bilim ve teknoloji alanına da hızla yansımakta; teknoloji, ticaret, finans ve iletişim ağlarını ele geçirmek için kıyasıya bir yarışı körüklemektedir. Bugün bilgi ve teknoloji bir hegemonya aracı olmuştur. Kısaca, bilim endüstrileştirilmiş, bilgi ve teknoloji üretimi tekelleştirilmiş durumdadır.

Emperyalizme bağımlı olan ülkemizde, bilim ve teknolojinin toplumsal fayda gözeten bir anlayışla ele alınmadığı açıktır. Bilimin eğitim süreçlerinden başlayarak, üretime ve toplumsal ihtiyaçlara yönelik olmaması nedeniyle sanayileşmedeki rolü güçsüzdür. Günümüz şartlarında teknoloji pazarı olmamak ve ‘teknolojiyi yalnızca kullanan değil teknoloji üreten bir toplum olma’ hedefine ulaşabilmek, dışa bağımlılığın kırılması gerekliliği eşliğinde tüm sanayi sektörlerinde var olmayı ve mühendislik tasarımının olanaklı kıldığını görmemiz gerekmektedir.

Öneriler:

– Türkiye’de ülke, kamu, halk yararını gözeten, emek eksenli, bütünlüklü ve gerçekçi bilim ve teknoloji politikaları hazırlanmalı ve uygulanmalıdır.

– Bilimsel ve teknolojik gelişmelerin iç ve dış dinamikleri kavranmalı, bilim ve teknolojinin bugünkü düzeyinin ideolojik çarpıtmalar için taşıdığı olanakların farkına varılmasını sağlayacak araçlar ve ortamlar oluşturulmalıdır.

– İnsanları yaptıkları işe ve doğaya yabancılaştırmayan, bireyin tüm yeteneklerinin ve yaratıcılığının önündeki teknik engelleri kaldıran, yenilenebilir kaynaklara yaslanarak doğayı tahrip etmeyen, uzmanların değil üretenlerin ve tüm toplumun denetlediği bir teknolojinin gerçekleşmesi için mücadele edilmelidir.

– Teknolojinin getirdiği verimlilik, işgücü kazancı ve yenilikler, insanlığın çalışma saatlerinin azaltılması, sosyal yaşamın geliştirilmesi ve yeni istihdam alanları açılması için değerlendirilmelidir.

– İnsanlık tarihinin on binlerce yıllık ortak ürünü olan bilginin tekellerin malı haline getirilmesine ve metalaştırılmasına karşı çıkılmalıdır. Bilgi üzerindeki mülkiyetin temel dayanağı olan bütün ticari patent ve lisans hakları iptal edilmelidir.

– İnsan ve toplum için olan bilim ve teknolojinin kapitalist çıkarlar için kullanımı engellenmeli; sermayenin bilgi üretim ve dağıtımı üzerindeki denetimi kaldırılmalıdır.

– Kapitalist anlayışın dayattığı ‘özel üniversite’ modelinin tersine toplumcu bir üniversite modeli esas alınmalı, üniversitelerin temel görevlerinden biri olan, en üst düzeyde eğitim yapmak, uzmanlaşmış, bilimsel araştırma yapabilecek, bilimsel ve özgür düşünebilme yeteneğine sahip, topluma ve doğaya yabancılaşmamış, bağımsız düşünebilme ve düşüncelerini ifade edebilme özgürlüğüne sahip insanlar yetiştirilmelidir.

– ‘Bilgi toplumu’, ‘bilişim toplumu’ vb. ideolojik stratejilere karşı toplumsal gereksinimleri, çevrenin korunmasını, insanlığın eşit, özgür ve refah içinde gelişimini esas alan bilim ve teknoloji politikaları savunulmalı, insanlığa ve doğaya zararlı teknolojilere karşı çıkılmalıdır.

– Bilim ve teknolojinin cinsel, ırksal, ulusal, bölgesel ve sınıfsal, her türlü egemenlik ilişkisini sürdürmek ve güçlendirmek için kullanılmasına karşı çıkılmalıdır.

– Bilgi iletişim ağları ve internet üzerindeki çokuluslu şirketlerin denetimi kaldırılmalı, yeni teknolojilere dair kamuoyunun aydınlatılması için çalışmalar yürütülmelidir.

– Türkiye’deki bilim ve teknoloji politikalarını uluslararası emperyalist örgütlerin ve yerli sermaye güçlerinin belirlemesine karşı çıkılmalıdır.

– ‘Yüksek teknolojili ürün grupları’nın sanayi katma değerini yükselteceği gerçeğinden hareketle, sanayi sektörü yüksek katma değer yaratan ve istihdam odaklı bir yapıya yönlendirilmeli ve bu amaçla yüksek teknolojili ürünler için uzun vadeli kamu desteği devreye sokulmalıdır.

– Ülkemizin geleceği tüm alanlarda bilim, teknoloji, Ar-Ge, inovasyon, mühendislik, yerli üretim, yerli kaynaklara dayalı, tam istihdam ile toplumsal refahı amaçlayan ülke halkından yana politika ve uygulamalara dayandırılmalıdır.

– Geleceğin teknolojilerinin temellerinden biri de sanayi kuruluşlarının Ar-Ge yatırımlarına verilen önemdir. Devlet teşvik ve yasalarıyla bu alanda destek vermelidir.

– Sanayinin planlanmasında katma değeri artıran yüksek teknolojili sanayi sektörleri yatırımları desteklenmelidir.

– İstihdamı artıran sektörler teknoloji ile bütünleşecek şekilde öncelikle ele alınmalı. Ar-Ge ve inovasyon için ulusal bilim ve teknoloji politikaları saptanmalıdır.

– Sanayideki fason yapı ortadan kaldırılmalı, taşeronlaşma yan sanayinin desteklenmesi ile asgariye indirilmelidir.

– Ulusal inovasyon merkezli Ar-Ge destekli kamu – üniversite – sanayi işbirliği ile öncelikli sektörlerde planlama yapılmalıdır.

– Geleceğin teknolojik çalışmalarının sürdürülebilmesi için ‘stratejik plan’ ve eylem planı hazırlanmalı, bu çalışmalar bağımsız bir kurum tarafından yönlendirilmelidir.

– Sanayi sektörlerinde projelendirme, mühendislik ve Ar-Ge tasarımlarının gerçekleşmesi için mühendis istihdamı önemsenmeli ve özendirilmelidir.

TMMOB Makina Mühendisleri Odası