Eskipazar’da Ninemin Yemekleri Bedava

Eskipazar’da bir hafta sonu… Yolum bu kez otuz yıldır görmediğim şirin memleketim Eskipazar’a düştü. Karabük’e giderken her zaman önünden geçtiğim ama bir türlü girip zaman ayıramadığım Eskipazar‘a iş nedeniyle bile olsa gidebilmek beni heyecanlandırdı…

Hele ki tarihi hamamlardan adını alan Hamamlı Köyü’ne gidip, dedelerimin yıllar önce iki derenin kavuştuğu yere hayran kalıp yerleştiği ve bent yaparak kayıklarla sefa gezileri yaptığı topraklarını görmek, buraya yaptırdıkları hamamları, mahzeni, değirmenleri gezmek, dedelerimi hissetmek onlara yakınlaşmak, tarihi koklamak, babamın üzerinde yuvarlandığı çayırlarda dolaşmak, inanılmaz güçlü akan derenin sesini dinleyerek oturmak muhteşem bir duyguydu. Annemin özlemle masal tadında anlattığı çocukluğunun geçtiği ve dik yamaçlarından yuvarlandığı binyılların anısını taşıyan antik Asar Tepesi’nde (Kimistene), Semail Köyü’nde yürümek ise ayrı bir keyif… Ve tabiî ki özlediğim yöresel yemeklerini tatmak…

Babamın çocukken yediği ve halen anlatırken ağzının sulandığı kaz etinden yapılan ‘bandırma’sını, köy fırınında pişirilen köy simidini ve sonrasında külüne gömülen kül çöreğini, arkasından közün içine atılan bostandan henüz koparılmış mısırı, kumpiri, güveçte pişen lahana sarmasını, her bostanın olmazsa olmazı yeşil soğanını ve şu an hatırlayamadığım diğer yerel tatlarını… Kulaklı makarnasını, miyane helvasını, kelem ‘aşı’sını, oğmaç, miyane, keşkek çorbalarını… Offf, küçüklüğümün güzel kokuları tütmeye başladı şimdi bir bir burnuma…

Evet, anılarla geçen bir gezinti sonucunda ve burnuma tüten nostaljik yemeklerin hayali ile hızlıca Eskipazar’ın yöresel yemeklerini satan şirin lokantalarını arıyorum. Sıcak, çalışkan bir Anadolu kadını olan Şaziye Teyze’min şirin lokantasına yolum düşüyor… Eskipazar’da özellikle kadınların çalıştırdığı lokantaları ve girişimci kadınları görmek mümkün… Bu inanılmaz mutluluk veriyor bana… Sizde benim gibi düşünüyorsanız Şaziye Teyze’min lokantasına, yine hanımların çalıştırdığı Hanımeli Lokantası’na ve miyane helvasına farklı tatları da ekleyerek üreten Derman Abıla’ya mutlaka uğramalısınız…

Şaziye Teyze’mi bulmuşken eskiye dair ne yapıyorlarsa istiyorum… Gözleme, kulaklı makarna, miyane helva, ev baklavası, ne varsa… Sanki kaçırdığım zamanın tadlarını yakalamaya çalışıyorum. Şaşkın bakışları ile bir o kadar da akıllı olan lokanta sahibi teyzem anlıyor bende bir tuhaflık var ve hiç sormadan yemekleri kendi elleriyle hazırlıyor… Off muhteşem tanıdık bir koku… Bu ninemin çökelikli gözlemesinin kokusu… Yemekleri beklerken bir an içimi hüzün kaplıyor ve Eskipazarı düşünüyorum…

Sessiz, küskün, mahzun Eskipazar… Eskipazar’ın köyleri, köylerimiz terk edilmiş. Bu kadar yıldır bu kadar güzel ve inanılmaz bir tarihe ve kültüre sahip bu eski yerleşim yerinin bu kadar ilgisiz kalması, tanıtılamamış olması çok üzücü. Hatta dedelerimin, yaşadığı yaptırdığı, eserleri yıllarca dinlemiş olmama rağmen o eserlerle yeni tanışmış olmak ve onların harabe olduklarını görmek üzücü. Suçlu kimse değil, suçlu olan memleketine, kültürüne sahip çıkmayan bizleriz. Büyüklerimin iştahla anlattıkları yemek çeşitlerini bile bölgemizin başka ilçelerinde farklı şekillerde farklı adlarla tatmış olmak ama asıl orijinalinin kendi memleketime ait olduğunu duymak ve unutulmaya yüz tutmuş olmasına tanık olmak üzücü. Ama bunun yanı sıra yerel yönetimin Eskipazar ile ilgili çalışmalarını hızlandırdıklarını öğrenmiş olmakta umut verici.

Tereyağının kulaklı makarnanın üstüne dökülürken çıkardığı sesle kendime geliyorum ve bu mis gibi özlediğim doğal tereyağı kokusu iştahımı kabartıyor. Off, işte bu… Ninemin makarnası. Önce gözleme sonra torba yoğurtlu kulaklı makarna hepsi önümde… O an annemin sözü geliyor hemen aklıma “yediğin önünde yemediğin arkanda umurunda mı dünya?” Evet, şu an aynen öyle gözleme bir yanda, kulaklı makarnam bir yanda, arkasından da miyane helva, umurumda mı dünya. Ve sıra en önemli kısımda; hesapta. İnanamıyorum, ninemin gözlemeleri ‘burada’ sadece 1 lira… Diğerleri de aynen gözlemeler gibi inanılmaz… Eskipazar’da Şaziye Teyze’min yemekleri ninemin yemeklerinin tadında ve bedava…

Kulaklı Makarna (Safranbolu’da perohi denir)

Malzemeler:

Hamur için:1 kg un, 3 adet yumurta, su ve tuz.

İç harcı için: 500 gram torba yoğurt (yayık için çırpılan ve yağı alınan ayranın torbaya konarak süzülmesinden elde edilir). 1 çorba kaşığı kuru nane, 1 adet yumurta, tuz.

Üzerine: Tereyağı, nane, pulbiber.

Yapılışı: Hamur malzemelerini katı bir şekilde yoğrulur. Parçalara bölüp, pazılar hazırlanır. Her pazıyı oklava yardımıyla incecik açılıp, 3’er cm’lik kareler halinde kesilir. Derince bir kapta iyice ezerek hazırlanan iç malzemesi karelerin içine azar azar konur. Muska biçiminde, hamurun kenarlarında parmak izleri kalacak şekilde kapanır. Hazırlanan hamur, derince bir tencerede kaynamakta olan tuzlu suya atılır. 15 – 20 dakika kadar haşlanır. 1 bardak soğuk su koyarak 10 dakika dinlendirilir. Delikli kepçeyle servis tabağına alınır. Üzerine kızdırılmış tereyağı dökülür. Arzu edilirse, üzerine nane eklenir.

  

  

Miyane Helva

Malzemeler:

1 litre süt
250 gr tereyağı
Un (yoğrulduğunda ufalanacak şekilde olana kadar azar azar eklenir)

Şerbet Malzemeleri:
1 bardak su
1 bardak şeker

Süt, tereyağı ve un karıştırılır. Karışım ufalanır ve tel kalbur ya da süzgeçten geçirilir. Daha sonra hafif kavrulur. Tekrar süzgeçten geçirilerek ufalanır. En son hali yağlanmış tavada pembeleşinceye kadar tekrar kavrulur. Miyane soğuyunca kıvamlı ve kaynayan şerbet üzerine dökülür ve karıştırılır. Soğuyunca servis yapılır.

  

  

Afiyet olsun…