Emekli Günü Kutlu Olsun

Demeçler verildi az da olsa. “Emekliler başımızın tacıdır” diye. Emekliler ciddiye aldı mı bilmiyorum, ama ben almadım, yalnızca gülümsedim. Bu da bir şeydir, ne yapalım, alıştık artık yok sayılmaya. Bayat bir söz vardır ya “Ben bu filmi görmüştüm” diye. Ben öğretmenlikten emekli olduğum için, rahatça diyebilirim, “Ben bu filmi görmüştüm.”

Bize yıllarca gaz verdiler. “Tanrı gökten yere inseydi, öğretmenliği seçerdi.” “Siz insana şekil veriyorsunuz.” “Bana bir kelime öğretene kırk yıl köle olurum.” V.s…Biz bu sözleri dinledikçe, kanatlandık. Biraz yaşlandığımızda “Öğretmenin eskisi, kitabın yenisi makbuldür” dediler. Biz yine inandık, koşuşturmayı sürdürdük. Gencecik öğretmen olduğumda “Bana devlet maaş vermese bile çalışırım” diyecek denli idealist, saf, tertemiz duygular içinde olduğumu anımsıyorum (Şimdi de “Adam” olmuş sayılmam, o saflık sürüyor ya).

Yıllarca özveriyle çalıştık. Her şeyden önce kendimizi ülkenin en önemli organı saydık. Bizi pof poflayanlara inandık. Gözümüzün açılması için uzun yıllar geçti (Açıldıysa eğer). Öğretmenler belki de bana kızacaklar. “Ne yani biz elbette ülkenin en önemli organıyız” diyenler çıkacak. Eğer öyle olsaydık, olabilseydik, şu anda olumsuzluklar sıralamasında dünya ülkelerinin en sonlarında olur muyduk? Eğer bize değer verdikleri doğru olsaydı, nerde öğretmen varsa ekonomik sıkıntı içinde olur muydu?

Diğer mesleklerden emekli olanların da farklı olduğunu sanmıyorum. Emekli olunca sağlık sorunları da doğal olarak başlıyor. Hastaneye gitmek, sıra alabilmek, doktora ulaşabilmek, hastalığın hakkında bilgi alabilmek, ilacını yazdırabilmek oldukça lüks. Oysa bu haklar en kolay ulaşılması gereken haklar değil midir? Ben hastaneye gitmekten korkuyorum. Korkum hastalık değil, sözde bizlerin yetiştirdiği doktorların azarından, aşağılamasından. İnsan belli yaşlardan sonra bu konulara karşı daha da dayanıksız oluyor. Yaşamın yorgunluğundan olmalı, itilip kakılma yerine evde hastalığımla baş başa yaşamayı tercih ediyorum. Ha emeklinin kendi çocuklarından biri doktor olabildiyse işte o zaman işler farklılaşıyor. Herkesin alması gereken haklara o emekli ulaşabiliyor.

Ben ne zaman otobüse, minibüse binsem, gençler yer versin diye sağıma, soluma bakınmam. Mümkün olduğunca onlarla göz göze gelmemeye, rahatsız etmemeye çalışırım. Sağ olsunlar onlar da zaten yer verme meraklısı değildir. Çok yorgun olsam bile, gençlerin yer verdiğine çok az tanık oldum. Sonuç olarak bu ülkede yaşamak ne denli zorsa, emekli olarak yaşamak daha da zor. Oysa ülkem dünyanın en güzel ülkesi. İnsanlarımız aslında sevgi dolu. İnsanları bu hale getirenler utansın. Emekliler için söylenmiş bir Belçika Atasözüyle bitirelim. “Tecrübe tarak gibidir, hayat insana verir, ama kel olduğu zaman.”

Emekli Günümüz kutlu olsun.