Durban’ın Ardından

Durban’da iki hafta süren Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi 17. Taraflar Konferansı belirsiz bir söylemle son buldu. 2012 yılında süresi dolan Kyoto Protokolü için devam kararının ve yasal bağlayıcılığı olan bir anlaşmanın ortaya çıkmasının hedeflendiği görüşmelerde, hükümet liderleri yükümlülük altına girmekten kaçındı.

Özellikle sorumluluğu üzerine alması gereken Amerika Birleşik Devletleri, Japonya, Rusya ve Kanada gibi ülkeler, iklim değişikliği konusunda iddialı kararların alınması için süreci yavaşlattı ve gezegenimizi 4◦C’lik küresel ısınma artışıyla karşı karşıya getirdi. Durban’da alınan kararlar ise şöyle:

Hukusal bağlayıcılığı olan bir anlaşma

Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi’ne (BMİDÇS) taraf olan ülkelerin önümüzdeki yıl, 2015 yılında oluşturulması beklenen ve hukuksal bağlayıcılığı olacak bir anlaşma hakkında tartışmalara başlanması öngörüldü. Bu yeni anlaşmanın 2020 yılından itibaren yürürlüğe girmesi bekleniyor. Ancak, hukuksal bağlayıcılığı olan bu anlaşmanın 2020 yılında yürürlüğe girip girmeyeceğini ve iklim değişikliği ile mücadeye olan etkisini zaman içinde belli olacak.

Kyoto Protokolü

2013’te başlaması planlanan Kyoto Protokolü’nün ikinci yükümlülük döneminde yer almak isteyen ülkelerin 2012 yılında BMİDÇS’ye emisyon azaltım hedeflerini bildirmelerine karar verildi. Bu bildirimlerin ise önümüzdeki yıl Katar’da düzenlenecek olan Birleşmiş Milletler 18. Taraflar Toplantısı’nda (COP18) toplantısında netleşmesi bekleniyor. İkinci Yükümlülük Dönemi’nin ise 2017’ye kadar mı yoksa 2020’ye kadar mı süreceği henüz netlik kazanmadı.

Avustralya ve Yeni Zelanda ise ikinci yükümlülük döneminde yer alıp almayacaklarının bazı koşullara bağlı olacağını belirtip, henüz hedef bildiriminde bulunmadı. Japonya ve Rusya ise hedef belirlemeyeceklerini bildirdi. Kanada anlaşmadan çekildiğini açıkladı.

Bununla birlikte, Durban’da kabul edilmiş olan belgede, Kyoto Protokolü tarafından benimsenmiş olan seragazlarına (CO2, metan, N2O, HFCs, PFCs ve SF6) ‘nitrogen trifluoride’ (NF3) de eklendi.

Yeşil İklim Fonu

Yeşil İklim Fonu’na yönelik kurallar üzerinde anlaşmaya varıldı. Yeşil İklim Fonu’na tam zamanlı ev sahipliği yapacak olan ülkeye henüz karar verilmemiş olsa da fonun sekreteryasının Bonn’da yer alan BMİDÇS ekibi tarafından yürütülmesine karar verildi. Almanya ve Danimarka fona şimdiden para aktaran ülkeler arasında bulunuyor; ancak diğer ülkelerin çoğu fonun hazır ve işler hale gelmesinin ardından bütçe aktaracağını bildirdi.

Gelişmiş ülkelerin 2020 sonrasında her sene fona 100 milyon dolarlık bir kaynak aktarması konusunda alınan karar ise ülkelerin 2012 yılında bir iş planı hazırlama taahüdü vermeleriyle sınırlı kaldı.

REDD+ Ormancılık Projeleri

En son oluşturulmuş olan LCA (Long-term Cooperative Action) belgesinde, gelişmekte olan ülkelerde iklim değişikliğiyle mücadele ve biyolojik çeşitlilik konusundaki REDD+ projelerinin, piyasa mekanizmalarıyla finanse edebileceği belirtiliyor. Bunun dışındaki faaliyetlerin fonlanma şekline karar verilmesi için ise bir danışma kurulu oluşturuldu ve bu kurulun önümüzdeki yıl Katar’da düzenlenecek olan COP 18’de raporlama yapması bekleniyor.

Bununla birlikte, 2010 yılında Cancun’da Sivil Toplum Kuruluşları tarafından talep edilen sosyal ve ekonomik tedbirler konusunda da bir kılavuz benimsendi. Bu dokümanın aynı zamanda tartışmalı olan orman referans seviyeleri konusunda da yol gösterici olması bekleniyor.

İzleme, Raporlama ve Şeffaflık

LCA belgesinde, gelişmekte olan ülkeler için geliştirilmiş olan, ‘uluslararası konsültasyon ve analiz’ isimli bir emisyon azaltım doğrulama sürecinin ana hatları ve yöntemine yer veriliyor.

Temiz Kalkınma Mekanizması (Clean Development Mechanism, CDM)

Temiz Kalkınma Mekanizması çerçevesinde, karbon tutma ve depolama projelerine yönelik kurallar benimsendi. Bu kurallar, gelişmekte olan ülkelerde yeni kömür santralleri açılmasına izin vermesi nedeniyle sivil toplum kuruluşlarının tepkisini çekti. Avrupa Birliği, CDM alanında yeni bir piyasa mekanizmasının geliştirilmesini önerdi ancak müzakereler, 2012’ye ertelendi.

Kaynak: WWF – Türkiye