Dünyanın En Başarılı Bilim İnsanı; Doç. Dr. Çağan Hakkı Şekercioğlu

ABD Stanford Üniversitesi Biyoloji Bölümü Çevre Bilimleri Merkezi’nde öğretim üyesi ve Kars KuzeyDoğa Derneği’nin başkanı olan Doçent Dr. Çağan Hakkı Şekercioğlu, dünyadaki bilimsel makaleleri endeksleyen ve bilim insanlarının bilimsel etkisini ölçen Thomson Reuters Essential Science Indicators’da (Önemli Bilim Göstergeleri) ekoloji ve çevre bilim dalındaki çalışmaları ile dünyada son 10 yılda en çok atıf almış ilk %1 bilim insanı arasına girdi. Ekoloji ve çevre bilimde ilk yüzde bire girmek için son 10 yılda bilimsel makale arşivi Web of Science’da en az 390 atıf almak gerekiyor. Şekercioğlu’nun 2002’den bu yana burada 536 atıfı var. Kitap ve diğer yayınları da kapsayan akademik yayın arama motoru Google Scholar’da ise 828 atıfı bulunuyor.

Bir bilimsel makalenin diğer bir bilimsel makalede bahsedilmesi olan atıfların (citation) sayısı, dünyada bilimsel etkinin en önemli ölçeği olarak kabul ediliyor. Web of Science’daki Science Citation Index (Bilim Atıf Endeksi), belli bilimsel kriterleri karşılayan dergilerdeki makaleleri ve bunlara verilen atıfları arşivliyor. Science Citation Index’de listelenen ‘endeksli’ dergiler, bilim dünyasının en önemli ve saygın dergilerini oluşturuyor. Bu dergilerdeki makalelere gelen atıfları hesaplayan Essential Science Indicators, (http://science.thomsonreuters.com/support/faq/wok3new/ESI/), 22 ayrı bilim dalında son 10 yılda dünyada en çok atıf almış %1 bilim insanı ve kurumu, iki ayda bir değişen eşik değerlere gore belirliyor: http://sciencewatch.com/about/met/thresholds/
 

Çevre bilimde dünyada ilk yüzde bire girmesiyle ilgili olarak Şekercioğlu şunları söyledi:

“Thomson Reuters’dan gelen emaille ilk yüzde bire girdiğimi duyduğumda hissettiklerimi tarif etmek zor. Yıllardır süren yoğun akademik çalışmaların sonucu olarak bu noktaya ulaştığım ve dünyada ülkemizi çevre bilim ve ekolojide en iyi şekilde temsil edebildiğim için mutlu ve gururluyum. Yine de, bir çevrebilimci ve ekolog olarak, Türkiye’de, özellikle de Doğu Anadolu’da, KuzeyDoğa Derneği olarak yöre halkıyla beraber yaptığımız doğa koruma çalışmalarımız, benim için bilimsel makalerimin akademik etkisi kadar önemlidir. Tabi ki bilimsel araştırmalar ve akademik makaleler, dünyamızın ve ülkemizin ekosistemlerini anlamada, canlı zenginliğini tespit etmede ve çevre sorunlarını belirlemede ve çözmede kritik önem taşımaktadır. Önemli çalışmalarımın arasında, 21. yüzyılda kaç kuş türünün yok olacağını hesaplayan analizler vardır. Bu vahim tür yokoluş hesaplarını yaptıktan sonra doğa koruma için harekete geçmemem söz konusu olamazdı.

Sadece akademik makaleler ile doğayı korumak mümkün değildir. Doğa korumada etkin olarak yer almak, bilim insanları başta olmak üzere, her vatandaşın sorumluluğudur. 2003 yılında Kars’da başlayan ekolojik araştırma, biyoçeşitliliği inceleme ve doğa koruma çalışmalarımız, Iğdır ve Ardahan’a yayıldı. KuzeyDoğa Derneği’ni kurmamızla kapsamları daha da arttı. Vaktimin yarısından fazlasını, ekolojik olduğu kadar sosyolojik boyutları da olan ve sürekli farklı kişi ve kurumlarla görüşmelerle geçen bu çalışmalara ayırdığımdan dolayı daha az bilimsel makale yazabilsem de, bu çalışmaların benim için önemi ve anlamı çok büyüktür. Türkiye’nin doğasının korunmasında benim de bir katkımın olması, akademik kariyerimde yaptığım fedakarlıklara değer.
 
Anadolu’nun eşsiz doğasının korunması için KuzeyDoğa Derneği’nin yoğun çalışmaları artarak devam edecektir. Dünya canlılarının ve ekosistemlerinin, doymak bilmeyen tüketim, iklim değişikliği ve doğal alanların talanı gibi etkilerle hızla yok edildiği günümüzde, başta çevre bilimciler ve ekologlar olmak üzere, doğanın korunması için mücadele etmek ve sivil toplum kurumlarına katılmak her insanın görevidir. İnsan sağlığı ve mutluluğu, doğanın sağlığına bağlıdır. Türkiye, neredeyse tamamı 3 küresel biyoçesitlilik sıcak noktasıyla kaplı olan dünyadaki tek ülkedir. Ülkemizde doğayı yok eden tehditler hızla artmaktadır ama doğa koruma için ciddi çaba gösterenler halen çok ufak bir azınlıktır. Ülkemizin milyonlarca yıllık doğal tarihinin doruk noktası olan bu eşsiz vatan topraklarını koruması gereken devletimizin bazı kurumları da bu talana göz yummakta ve giderek de ortak olmaktadır.

Doğal alanların talanı her gün artmaktadır. Doğamız ve canlıları çok zor bir dönemden geçiyor. Bu sene Kars Kuyucuk Gölü’nde kusların çok azaldığını gördük ve Türkiye’nin diğer bölgelerinden de kuşların azaldığı haberleri geliyor. Ama Whitley, Ramsar ve EDEN ödüllerini alan Kuyucuk Gölü ve onun gibi 78 diğer Yaban Hayatı Geliştirme Sahası dahi, yeni Maden Yasa Tasarısı’nın tehdi〠浣〠瑰㸢ﱂﱴﱧ潤慬琿洿欠棢攠政汫ⱥ欠棢㬲6tContentID

￰tCategoryID 
￰ClassID￶￿㿿Priority
￰Header￶￿㿿Spot￶￿㿿SpotImage ￶￿㿿SpotFlash ￶￿㿿SpotVideo ￶￿㿿SpotMusic ￶￿㿿Content￶￿㿿MemberOnly
￱Labels￶￿㿿PostFile￶￿㿿PostTarget
￶￿㿿CreateDate
]CreateUser

￰EditDate]EditUser
￰StartDate ]EndDate]tSiteID
￰tLanguageIDti altındadır. Eğer bu yasa tasarısı geçerse, Türkiye’de yaban hayatının son sığınağı olan 1,200,000 hektarlık 79 Yaban Hayatı Geliştirme Sahası madenciliğe açılacak ve maden şirketlerine satılmış olacaktır. Gözboyayıcı ismi en başta olmak üzere, yanıltıcı ifadelerle dolu olan “Tabiatı Koruma ve Biyolojik Çeşitlilik Kanunu” yasa taslağı da geçer ise, verdiği izlenimin tam tersine, Türkiye’nin tehdit altındaki biyolojik zenginliğinin yatırımcıların kârı için yok edilmesini daha da kolaylaştıracaktır. Türkiye’nin doğal alanlarını korumada en önemli mevzuatlardan olan doğal SİT alanlarını da kaldırmayı hedefleyen ve sivil toplum kurumlarının katılımını engelleyen bu yasa tasarısı geçerse, doğayı yok edecek uygulamaların önü daha da açılacaktır.

Maalesef 5 Haziran 2010 Dünya Çevre Günü’nde, yeni Maden Yasa Tasarısı ve aldatıcı ismiyle yeni “Tabiatı Koruma ve Biyolojik Çeşitlilik Kanunu” yasa taslağı gibi sürekli artan tehditler ile, Türkiye’nin eşsiz doğasının ve topraklarının satışa çıkarıldığı aşikardır. Bunun durdurulmasında ve ülkemizin dünyanın 3 biyoçeşitlilik sıcak noktasının kesişimindeki muhteşem doğal zenginliğinin korunmasında, en başta çevre bilimciler, ekologlar ve diğer bilim insanları olmak üzere, halkımıza çok önemli ve acil görevler düşmektedir. 5 Haziran 2010 Dünya Çevre Günü’nde Türk halkı artık “Yeter” demeli, ülkemizin umarsızca talan edilen doğasının kurtarılması için harekete geçip seslerini duyurmalı ve insanlık görevlerini yerine getirmelidir.”

1993’de Istanbul Robert Kolej’den mezun olan Doçent Dr. Çağan Hakkı Şekercioğlu, 1997’de Harvard Üniversitesi’nden Biyoloji ve Antropoloji derecelerini aldı. Stanford Üniversitesi Biyoloji Bölümü Çevre Bilimleri Merkezi’nden ekoloji doktorasını “Kuşların Soylarının Tükenmesinin Sebepleri ve Sonuçları” başlıklı tezle 2003 yilinda alan Şekercioğlu, halen aynı bölümde öğretim üyesi olarak çalışıyor.

Akademik çalışmalarının yanında Türkiye’deki doğa koruma çalışmalarına da çok önem veren Şekercioğlu, zamanının yarısını Anadolu’daki doğa koruma projelerine adıyor. Kuzeydoğu Anadolu’da, özellikle de Kars, Iğdır ve Ardahan illerinde ekolojik araştırma ve doğa koruma projeleri gerçekleştiren KuzeyDoğa Derneği’nin (http://www.kuzeydoga.org/) kurucu başkanı olan Şekercioğlu, Kars Kuyucuk Gölü’nü koruma, araştırma ve restorasyon projesiyle 2008 yılında İngiltere’nin en büyük çevre ödülü olan ve “Çevre Nobeli” olarak da bilinen Whitley Gold ödülünü aldı. Ödül alındıktan sonraki yıl içinde Kuyucuk Gölü’nün Doğu Anadolu’nun ilk Ramsar alanı olması, EDEN Seçkin Turizm Cenneti seçilmesi ve Türkiye’de doğa koruma için ilk adanın yapılması üzerine, Whitley Vakfı, 2009 yılının sonunda, desteklediği düzinelerce proje arasından Kuyucuk projesini “Dünyada Yılın Çevre Projesi” seçti. Bunun üzerine, 2008’de Şekercioğlu’na Whitley Gold ödülünü takdim eden İngiltere Prensesi Anne, Doç. Dr. Çağan Şekercioğlu’nu 1 Temmuz 2010’da İngiltere’nin Buckingham Sarayı’nda gerçekleşecek olan 60. doğum günü partisine davet etti.