Dünyamız Kirlenmeye Devam Ediyor

Sera gazısalınımı en yüksek ülkelerden ABD Kyoto Protokolü’nü imzalamış olmasına karşın, protokolü onaylamıyor. Çin ise hala imzalamış değil. Kyoto Protokolü, temelde sanayileşmiş ülkelerin, 2012’ye kadar, 1990’da ki sera gazı salınım oranlarının, yüzde beş altına inmesini öngörüyor.

Buna karşın, sanayileşmiş ülkeler ağırdan alıyor. Dünya değişiyor. Coğrafyalar tahrip oluyor, kirleniyor. Doğada var olan canlı türleri bir bir tükenerek, yok oluyor. Değişimin önünde durmanın olanağı yok. Ancak bilimsel veriler ışığında ve alt kültürel birikimimizin elverdiği ölçüde gelişimin tarifini yapabiliriz.

Gelişip değişen her şey gibi, dünyamızda yaşlanıyor. Yaşlanan dünyanın, doğuşu olduğu gibi ölümü de olacaktır. Bu doğanın, olmazsa olmaz yasasının bir gereğidir. Bilim böyle yol gösteriyor diye her şeye boş vermemiz gerekmiyor. Değişimi olumlu anlamda götürmek, iradi olarak yönlendirmek insan soyunun elindedir.

Ama öyle olmuyor!

Olmuyor çünkü insan soyunun gelişimi, tarihen önce doğa ile mücadele, sonra kendisi ile sınıflar mücadelesi olarak tarihini oluşturmaktadır. Her iki mücadelede de esas olarak doğa zarar görmekte, yaşlanmaktadır.

İnsan soyunun zenginleşmesi, sınıflar mücadelesi sonucu, paranın belli ellerde toplanması ile kazanç hırsını geliştirmiştir. Bu da, doğanın tahribatını arttırmıştır. Bilim ise, giderek, insan yaşamını iyileştirmeden çok, sınıflar mücadelesinde öldürücü bir silah olurken, zenginliğin gelişiminde de, doğa tahribatını yapan, yaratan bir silah olarak insanlığın hizmetine girmiştir.

Bu gün gelinen noktada, gelişen bilimin ürettiği teknolojinin, insan eliyle doğaya verdiği zarar, en başta iklim değişimi olarak karşımıza çıkmaktadır. Buradan, bilime karşı olduğumuz çıkarılmamalıdır. Haşaa! Biz tamda bilimden yana, her şeyin bilimsel olmasından yanayız.

Ama bilimin, doğa ile insan arasıve sınıflar arası savaşlara verdiği hizmete karşıyız.

İşte seragazı salınımı, termik santraller, derelerin, ırmakların kirlenmesinin, endemik bitki türlerinin bir bir yok oluşunun, çeşitli hayvan ve kuş türlerinin yok oluşunun altındaki neden budur.

Bilim doğanın gelişiminin, güzelleşmesinin ve dengesinin korunmasında kullanılırsa, hem doğa, hem de insan soyu daha uzun ve daha mutlu yaşayacaktır.

Ama tüm bunlara karşın KYOTO Protokolü’nün imzalanmasında ülkeler yavaş davranıyor. Protokolü imzalasalar bile, önemsemiyorlar. Kitlelerin tavır alışlarına bağlı olarak tepkileri izole edebilmek için adım atıyorlar.

Dünya sadece çalışanların, işçi ve emekçilerin dünyası değildir.

Dünya, çocukların, kadınların, gençlerin, yaşlıların, zengin ve fakirlerinde dünyasıdır. Bunu sanayileşmiş ülkelerin zenginleri ve yönetenleri bir an önce anlarlarsa, başta kendileri için hayırlı olacaktır.