Doğa Affetmez

Gazete ve TİVİ haberlerinde sel ve taşkın haberlerini ibretle okuyor, izliyoruz. Taşan dereler, dolan altgeçitler, sel sularının bastığı zemin katlar… Safranbolu bu bağlamda kısmen şanslıdır. Gümüş, Akçasu, Bulak dereleri azgın sel sularını etkisizleştirmektedir.

Son zamanlarda bazı yanılgılı uygulamalar nedeniyle kısmen şanslı sözcüğünü biraz açmak istiyorum. Kayaboğazı yönünden gelen sular Beybağı’nda kayaların altında kurulan bir setle Gümüş’e yönlendirildiğinden Kemerağzı’na (Kazdağlıoğlu Meydanı’na kısmen kontrollü) kontrollü gelebiliyordu. Bu set içine ağaç dikimi yapıldığından bu kanal artık saksı işlevi görmektedir. Büyük bir yağış sonunda Kemerağzı duman olabilir. Doğa affetmez…

Hükümet Sokağı’ndan gelen suları Polis Karakolu’nun altındaki yatay mazgal taşıyamamaktadır. Kumla dolan dar mazgal üzerinden transit geçen sel suları Kazdağlıoğlu Camisi’nin batı cephesinde her yağıştan sonra yapay bir göl oluşturmaktadır. Nitekim geçen gün oradaki atsız at arabası selesine kadar sulara gömülmüştü. Arta kalan melheler hala oradadır.

Üstüne üstlük birde yol zemini yükseldiğinden eşikler işlev göremez durumdadır. Bunlar göz önünde olanlar ya kıyıda köşede göremediklerimiz?

Şehrin yağmur ve sel alt yapısı süregelen yap – boz – tak – takıştır – yapıştır vari parke, taş kaplama, bordür taşı uygulamalarıyla özelliğini yer yer yitirmiştir. Sözün özü fiziki tanımla debertlenmemiş yer kalmamıştır.

O halde ne yapmalıyız. Tıp Fakültesi’nde ilk meslek öğüdü ‘Önce Zarar Verme’ ilkesidir. Karakuşi her iş ve işlem akıl süzgecinden geçirilmediğinden kesinlikle geri garar (tersine teper).

Eskinin akıllı, insan odaklı, doğa ile barışık Şehri’ne ve Bağlar’ına ‘yaptım oldu’ yaklaşımıyla zarar verdiğimiz sürece yarın bizimde gazete ve tivilerde yer almamız kaçınılmaz bir akıbettir.

 

Halaç Ömer’in oğlu Pamuk’tan bir taşlama:

 

Ata vurdum belleme

Gir goynuma terleme

Her yanım senin olsun

Uçkurumu elleme.

Denk dur bülübülmez debertleme

Fotoğraf: İsmail Şahinbaş