Diren Arhavi

arhavi

Bu gün burada, doğmamış bebeklerin yaşam hakkına, dünya mirasına sahip çıkmak için toplandık. Bizler; ayakları suya, başı bulutlara değen, göğe komşu toprakların çocuklarıyız. Biliriz ki dereler, yaşam kaynağı olarak akar ve denizlere kavuşur.
Biliriz ki derelerin geçtiği yerde hayat vardır, rizik vardır.

Biliriz ki ‘dereler boşa akmaz’, kaynağından aşağı akarken, irili ufaklı şelalelerle, adilane dağıtır sularını. Biliriz ki doğa, onu koruyan için cüretkârdır. Başımıza gelmez demedik. Dün; Aksu Deresiydi, Loç Vadisi’ydi derdimiz. Bugün ise yalnızca yeşilin 27 ayrı tonunun olduğu Artvin’in Arhavi İlçesi için buradayız.

7 ayrı barajla Çoruh Havzası’na zincir vurdunuz. Denizle aramıza ‘yol adı altında’ 7 metrelik set kurdunuz. Ormanlarımıza maden, yamaçlarımıza taş ocağı kurdunuz.
Şimdi ise derelerimize HES kurmayı planlıyorsunuz. Yalnızca Arhavi dereleri üzerinde şimdilik (!) 14 ayrı HES projesi var.

Bu gün burada, yaşam hakkı için devletin otoritelerine sesleniyoruz: Kavak HES projesi ve Kamilet Vadisi’nde inşasına başlanan HES projelerini, usulsüz, yasaya ve mevzuata aykırı yapıyorsunuz. Üstelik bunu kamu yararı gözetmeksizin yapıyorsunuz.

Biz demiyoruz! Çoruh Üniversitesi, Karadeniz Teknik Üniversitesi ve Orman ve Su İşleri Bakanı Prof. Dr. Veysel Eroğlu’nun talimatıyla hazırlanan 3 ayrı rapor diyor ki:
‘Kamilet Vadisi içerisinde ‘IUCN koruma kategorilerine göre 6 adet nesli tehlike altında, 27 adet hassas, 5 adet tehlikeye yakın bitki türü, 4 adet tehlikeye yakın kuş türü bulunuyor. Yine vadide Bern sözleşmesine dahil 3, CITES sözleşmesine dahil 7 adet tür bulunuyor. Aynı zamanda, 17 km’lik bir yatay mesafesi ve 3 bin 300 metreye ulaşan üst rakımıyla sıra dışı, kendine özgü ve farklı bir kanyondur Kamilet Vadisi. Vadi bu özelliği nedeniyle kendisini insandan korumuş, ormancılık faaliyetleri yapılmadığı için bakir kalmıştır. Bu bölgede yerleşim yoktur ancak hayvancılık ve arıcılık faaliyetleri sürdürülen vadide doğal, yaşlı, bakir orman ekosistemi günümüze kadar intikal edebilmiştir. Bu özelliği ile saha, Doğu Karadeniz Bölgesi içerisinde bakir kalabilmiş belki de son birkaç havzadan biri niteliğindedir.’

Yine Bakan Eroğlu’nun talimatıyla hazırlanan Raporda varılan sonuç: ‘Kamilet Vadisi, doğal ve kültürel kaynak değerleri ve peyzaj bütünlüğü yönüyle 2873 sayılı Milli Parklar Kanunu’nda yer alan Milli Park statüsüne haizdir. Kamilet Vadisi’nde yapımı planlanan HES projelerinin, sahanın doğal ve kültürel kaynak değerleri ile peyzaj bütünlüğünü olumsuz etkileyeceği aşikârdır. Gerçekleştirilecek projeden sonra sahanın doğal ve kültürel kaynak değer potansiyelinin ve peyzaj bütünlüğünün Milli Park özelliklerini devam ettirip ettiremeyeceği öngörülmemektedir. Bu sebeple sahaya bu aşamada Milli Park statüsü verilmesine yönelik sürecin teknik ve idari anlamda uygun olmayacağı düşünülmektedir. Şayet vadide HES Projeleri hayata geçirilir ise sahanın milli park tescilinin daha sonra yapılacak inceleme sonuçlarına göre yeniden değerlendirilmesinin uygun olacağı mütalaa edilmektedir.’

Söz konusu rapor, 2010 Mart ayında hazırlanmış, Bakan Eroğlu’na sunulmuştur.
Ancak KAMİLET,  Doğal koruma sahası veya Milli Park ilan edilmemiş, Artvin Valiliği, bu vadiyi kültürüyle, yaşam alanları ve endemikleriyle yok edecek Taşlıkaya HES Projesi’nin imar planını onaylamıştır. Ne yazık ki Kamilet HES Projesi Arhavi’de uygulanması planlanan katliamlardan yalnızca bir tanesi… Bunun haricinde Arhavi dört bir koldan rant projeleriyle işgal altındadır.

Yine yasalara, yönetmeliklere aykırı bir şekilde, devletin kurumlarını yanıltarak, iki derenin birleştiği yerde, suyun en dar aktığı bölgeden borulara akıtılan dere, dağları aşarak şehre indiriliyor. Kavak HES adı altında inşaatı başlatılmaya çalışılan bu yolunu şaşırmış proje, yalnızca derelerimizi kurutmakla kalmayıp, dağlarımızı, ormanımızı, tarlamızı ve köyümüzü yok etme pahasına kurulmak isteniyor.
Kamilet Vadisi yolu üzerinde, tarihi Çifteköprü’ye 200 metre uzaklıkta açılan taş ocakları, afet bölgesi yaratmıştır.  Dereüstü Köyü’nde 9 konut, Karadeniz Teknik Üniversitesi Jeoloji Başkanlığı’nın 2002 yılı raporuna göre, aşırı yağış ve taş ocağı işletmelerin etkisiyle oluşan heyelan nedeniyle oturulamaz hale geldi.  Atılan her dinamit, dere yataklarının yolunu değiştiriyor ve daha büyük felaketlere kapı açıyor iken, etrafında bulunan 5 – 6 köy feda edilerek yeni yeni taş ocaklarına ruhsat veriliyor.

Gözümüzün görebildiği, raporlarla ifade edilen felaketlere, cana kıymadan dur diyoruz.

İnsanı ve yaşam hakkını yok sayarak yapılan talana karşı çıkıyoruz.

Kamu yararına, geri dönüşü imkansız zararların verilmesine karşı çıkıyoruz.

Tüm bu yıkımlara karşı hukuki mücadelemizi devam ettirirken buradan tüm siyasi otoriteye, yetkililere ve kamuoyuna sesleniyoruz:

Yeryüzü, insana fayda sağlayan milyarlarca canlıyla doludur ve insanlık, yeryüzündeki tüm canlılardan sorumludur.

Milyarlarca yıl dır var olan doğal kaynakları yok etmeyin.

Vadi halkını, vadide yaşayan canlıları yok sayarak, bile bile insanlık suçu işlemeyin.

Bile bile hukuku çiğnemeyin, dünyamızı yok etmeyin.

İnsana sözde hizmet adı altında yapacağınız yatırımlarla, dünya mirasını yok etmeyin.

Yalana ve talana son verin!

Bizler vadimizde, enerji yatırımları adı altında yapılacak katliamlara, madenlere, taş ocaklarına, HES’lere izin vermeyeceğiz.

Dünya barışı için, sürdürülebilir yaşam için ‘dereler özgürdür özgür akacak.’

Arhavi Doğa Koruma Platformu (İstanbul)