Çiğdem Yaylası’nda Bir Gezinti

‘Vargel’den ‘çekgit’e yayla yaşamı…

Küçükken köylülerin yazın sıcaktan bunalıp yaylalara çıktıklarını sanırdım. Oysa yaylalar sadece serinlemek için değil, ekonomik açıdan da önemli bir yer tutar köy hayatında.

Yayla hayatı özellikle hayvancılıkla uğraşan köylüler için yılın en önemli dönemidir. İlkbahar sonu çıkılan yayladan, sonbahar geldiğinde beslenmiş, semirmiş hayvanlarla birlikte köye geri dönülür. Hayvanlar ahıra kapatılır, yaylada hazırlanan ve bütün kış tüketilecek erzak ve yakacak depolara yığılır… Soğuklar yaklaştıkça içerde ‘kapalı’ bir hayat başlar onlar için. Kış, köylü kadınlar için evlere kapanılmış, erkekler için kahvede vakit öldürülmüş bir dönemdir. Yayla hayatı ise özgürlüktür, doğaya açılmaktır, çalışmak ve üretmektir… Yürüyüşçüler içinde yayla mevsimi ilkbaharla başlar… Günübirlik gezilerle keşfedilecek ne çok yayla vardır Anadolu’nun dört bir yanında…

Elmacık Dağları silsilesinde yer alan Çiğdem Yaylası da bunlardan biridir. Elmacık Dağları, Abant Dağları’ndan başlar ve Akyazı Ovası’nda sona erer. Güneyinde boydan boya Mudurnu Çayı yer alır. Mudurnu Çayı’nın kaynaklarından bir bölümü yine bu dağlarda doğar. Kuzeyinde ise Düzce ve Adapazarı ovaları bulunur. Bu ovaların önemli su kaynaklarından Melen Çayı’da yine aynı dağlardan beslenir.

Sakarya il sınırları içinde, Hendek’e yakın Elmacık Dağları’nda bulunan 1.400 rakımlı Çiğdem Yaylası, adından da anlaşılacağı gibi ilkbahar ve sonbaharda çiğdemlerle kaplıdır. Hendek’ten sonra Kurtuluş Köyü’ne kıvrıla kıvrıla bir yol varırsınız. Köyden sonra büyük, çok büyük gürgen ağaçlarının altından küçük bir derenin kenarından yürürsünüz. Önce Turnalı Yaylası’na sonra Çiğdem Yaylası’na ulaşırsınız. Yayla yolunda birçok yerde orman gülüne (komar) rastlarsınız.

Yaylanın doğusundaki karışık orman örtüsü ve flora zenginliği sizi şaşırtır, orman altı bitki türlerine gelince; işte burası başlı başına bir kitap konusudur.

İlkbahar çiğdemi açtığı zaman geçtiğiniz Kurtuluş Köyü’nden göç başlar. Bu köy Elmacık Dağları’nın kuzey yamaçlarındadır. Ortalama 700 rakım yüksekliktedir. Yaylaya adını veren çiğdemi yöre halkı, ilkbaharda açtığında ‘VARGEL’, sonbaharda açtığında ise ‘ÇEKGİT’ diye isimlendirir. Çiğdemler burada takvim niyetine kullanılır. Vargel açar, mevsim değişmiştir, köye hareket gelir, yolara düşülür, varmak gitmek gerekir… Yaz geçer, çekgit açar, soğuklar kapıdadır, aşağıya inmek, çekip gitmek lazımdır, köye dönülür…

Yaylaya ilk çıkıldığında yayla evleri tamir edilir (Çiğdem Yaylası’na çıkan sıkı sinemaseverler bu sene vizyona giren Yeşim Ustaoğlu’nun ‘Bulutları Beklerken’ filmini anımsarlar. Filmde Doğu Karadeniz’in bir köyünden yaylaya çıkış, yayla evini bir yıl sonra yeniden düzenleyiş, en yaşlı kadınların bile bu zor işi yaparken çektikleri törensel çile anlatılmazdır). Sonra yayla halkı otların kemale ermelerini bekler. Çünkü topraktan yeni çıkmış taze ot hayvanlara dokunur. Evler onarıldığında, otlar ‘kemale erdiğinde’, ‘bin bir gece masalının tüm hazırlığı’ bittiğinde, şenlikler başlar.

Kocaeli, Sakarya ve Düzce’nin neresine giderseniz gidin yaylalarda Kafkaslarda göçen halklara rastlarsınız. Ve elbette Osmanlı – Rus Savaşı’nda Trabzon’dan ve Doğu Karadeniz’den göçmüş nice aileye…

Trabzon’dan gelenler, bu civarda çoğunluktur, gelenekleri neyse burada da aynen uygularlar. Şenliklerde kemençe çalınır, silahlar atılır. Yaylaya çıkışın ilk günlerinde Trabzon’da uygulanması adet olmuş şenlikler burada her yıl Haziran ayının son haftası olarak planlanır. Ancak ve ancak çok kötü hava koşulları ya da çok hatırlı bir dostun ziyareti programı şaşırtır. Şenliğe rastladığınızda şanslısınızdır, halk her zaman son derece ilgili ve konukseverdir, ama o gülerde sizi sevinçlerine katmak için daha çok çırpınır dururlar. Kışın kapalı kalmaktan boğulan insanlar artık özgürdürler, çayır çimen mutludurlar, elbette sizlerle bunu paylaşmaya dünden razıdırlar!

İsmail Şahinbaş, dergimizin Yayın Yönetmeni, buraya ilk planlı turu düzenleyen kişi olarak, her geçen yıl Çiğdem Yaylası’nda daha fazla betonarme ev yapıldığını söyledi. Üzüldük! Bu yayla, çiğdemleriyle, yöre halkının adlandırdığı gibi Haziran ayında ‘vargel’ der, sonbaharın ilk serin rüzgârıyla ‘çekgit’! Bize ‘vargel’ desin de, çekgit demesin derim, çünkü köy halkı 5 – 6 ay sonra ‘nasıl olsa’ yaylaya tekrar kavuşacağını bilir. Biz ise beton binaları kent sokaklarında görmekten o kadar usandık ki, bir süre sonra vargel’ler çekgit’ler olmasın isterim.

Coğrafya: Sakarya’nın Hendek İlçesi Kurtuluş Köyü sınırları içerisinde bulunan Çiğdem Yaylası, içerisinde zengin bitki ve hayvan topluluğu barındırır. Yayla ortalama 1.400 metrelik bir yükseltide bulunur.

Nasıl gidilir: Çiğdem Yaylası’na gitmek için iki yol mevcuttur. Birincisi ve tavsiye edeceğimiz yol, Hendek’ten Kurtuluş Köyü’ne giden yoldur. Bu yol çok güzel manzaralar içerir. Ama hem dar hem virajlı hem de inişli – çıkışlıdır. Yol üzerinde hiçbir akaryakıt istasyonu yoktur. Tüm ihtiyaçların Hendek’ten karşılanması gerekmektedir. Çiğdem Yaylası’na giden ikinci yol ise, Dokurcun’dan başlar. Bu yolun tamamı toprak ve virajlıdır. Yağmurlu zamanlarda araçla çıkılması çok zordur. Çiğdem yaylası; Dokurcun’a yürüme mesafesinde bulunmadığı için olumsuz hava şartlarında Hendek yolu tercih edilmelidir. Kurtuluş Köyü, Çiğdem Yaylası’na yürünebilir bir mesafede yer alır.

Yeme – içme: Hendek’te Kurtuluş Köyü’ne giden yol boyunca yeme içme tesislerine bolca rastlanır. Çiğdem Yaylası’na giden bir başka yol da Dokurcun’dan geçer. Yine Dokurcun’da lokantalar ya da alışveriş yapılabilecek yerler mevcuttur. Yaylada hiçbir yeme içme ve konaklama tesisi yoktur.

Metin: Ahmet Parman, fotoğraflar: İsmail Şahinbaş

Sırtçantam 6. sayı, Haziran 2005