Çayın Öyküsü

cayin oykusu

“Çay eşlik ediyor yaşama. Yudum yudum. Damakta keyifli, ama buruk bir tat bırakıyor. Doğduğum köy evi, çocukluğumun yazlarını yaşadığım topraklar, bir avuç içi gibi ömrüme kesik kesik çizgiler atmış Rize’nin zikzak yolları, bütün bunlar beni yine başa getirdi” diyor Özcan Yüksek ‘Çayın Öyküsü’ kitabının nasıl çıktığını anlatırken.

Rize Valisi Nurullah Çakır kendisinden bir çay kitabı yazmasını istediğinde bunları düşünerek girişmiş çayı yazma serüvenine. Sonra “Çayın yüzünü hangi yıldız sevindirir, ne kadar güneş okşayıp, ne kadar yağmur yağdıktan sonra toprak altüst edilir ve bu soruların yanıtları kuşaktan kuşağa nasıl aktarılır, bunu merak ederim. Rüzgârları, göğün değişik hallerini, avuçladığın toprağın derdini, ondan neyi isteyip neyi istemeyeceğini bilmek gerekir. Neden buğday olmaz da mısır olur, neden bağ olmaz da asma olur, zarları içinde cıngıl cıngıl sallanan fasulye toprağın bir seçimi midir, yoksa Rizelinin sevdiği bir lezzet midir yalnızca; yani ilk günden beri doğanın ince ince işlediği yasaları merak ederim. Bir yerde yazılı mıdır, kim anımsar, kim unutur?” diye uzun uzun, tatlı tatlı dillendirmiş öyküsünü. Kendisini adeta irili ufaklı pek çok süzgeçten geçmiş, her nasılsa çay bardağının içine düşmüş, sonrasında istemsizce orada yüzmeye devam etmiş küçük bir çay sapına benzetmiş. Çayın doğasını özümsemiş. Belki de bu yüzden çay bu öykünün alçakgönüllülükle başkahramanı oluvermiş.

‘Çaydan Önce’ de var bu öykünün içinde, ‘Çaysızlık’ da; ‘Çay Saati’, ‘Çay Falı’ da var, ‘Efsaneler’, ‘Doğal Zamanlar’ da; ‘Sinbad’ın Adası’na da düşüyor yolumuz ‘Sait Faik’in adasına da… Özcan Yüksek öyküsüyle olduğu kadar fotoğraflarıyla da anlam katıyor çayın varlığına. Kaçkar Turizm Birliği ve Rize Valiliği’nce yayınlanan ‘Çayın Öyküsü’ ÇEKÜL Kütüphanesi’nde yerini aldı.