“Cam Kesiği Gülüşlerdir Kanayan”

Hatta bazıları beni zaman zaman uyarıyor, “Bırak artık bu eskimiş konuları” diye. Keşke eskise, keşke her gün gündemde olmasa da ben bu konuya hiç değinmesem. Cam kesiği gülüşlerin yerine, gerçek kahkahaları yazsam, çok daha mutlu olur, istekle yazarım. Gülümseyen yüzlerle, açan çiçekleri yazmak benim en çok istediğim şey.

Şiddeti görmezden gelen yok mu? İstemediğin kadar. Hem de yetkili, bu konularda görevli kişiler. Örneğin başbakan, kadından sorumlu bakan, eski bakan, milletvekili. Hepsi de ülkemde yaşanan, kadına uygulanan şiddeti görmezden gelerek, Türkiye’ye ceza kesen Avrupa Birliği İnsan Hakları Mahkemesi’ne ver yansın ediyorlar. “Tek bir olay genelleştiriliyor” diye. Oysa gün değil, saat geçmiyor ki, bir kadın tepelenmesin. “Kardeşim duymaz / eloğlu duyar” hesabı, elin oğlunun her şeyden haberi oluyor. Biz ne denli görmezden gelsek de saklayamıyoruz. AKP Milletvekili, Urfa’daki olay için “Urfa’nın adını kirletmeyin, aile içi olaydır” demiş. Acaba şiddet aile içi olunca görmezden mi gelinmeli? Urfa’nın adı şiddet saklanınca kirlenmez mi? Bu mantık, Üzmez’i temize çıkarmaya kalkmadı mı?

Kadınları eve kapatmayı başarabilseydik, belki daha uzun zaman şiddeti gizleyebilirdik. Ama kadınlar güneşi gördü bir kere, ne denli şiddet artarsa artsın, yaşamaktan da, üretmekten de vazgeçmek istemezler. Bu yol yüzyıllarca denendi. Avrupa ateşlerde yaktı, zindanlara attı, giyotinde kesti, ama yine de kadınları dize getiremedi. En iyisi bütün ‘sayınlar’ siz de fark edin artık, kadın cinsi bu ülkenin de, bu dünyanın da yarısıdır. Her konunun, her olayın, her sorumluluğun, her kararın, üretimin, tüketimin, bilimin, sevginin, saygının paylaşımında ortak olmak istiyorlar. Onları örtmekle, dövmekle, öldürmekle, kilitlemekle bu sorunu çözemezsiniz. Avrupa kendi deneyiminden yola çıkarak, kafamıza vura vura anlatmaya çalışacak. Olayları gizleyerek temize çıkma yerine, gerçekleri görerek çözmeye çalışmanın zamanı gelmedi mi?

Kadını mal varlığının bir parçası sayma düşüncesinden kurtulmak gerek. Ahırdaki inek, çitle çevirdiği bahçe, kasaya kilitlediği para değil kadın. Kendisinden hiç de daha az akıllı da değil. Belki daha dayanıklı, daha mantıklı ve de çalışkan. Ama erkek kadar şiddet yanlısı değil. Olayların barışçıl yollarla çözülmesini ister kadın. Korunmaya muhtaç olduğu için değil, mal sanıldığı için korumacı davranırlar. Aylar önce Kütahya’nın bir köyünde, başka bir köyden bir genç sevgilisini görmeye geldiği için, köyün gençleri tarafından dövülerek öldürülmüştü. Gençler sözde köyün namus bekçiliğini yapıyorlardı. Kadını kendine eşit gören düşünceleri olsaydı, sözde korumaya kalkabilirler miydi?

Bu konuda kadının hiç mi suçu yok? Nazım Usta’nın dediği gibi “Akrep gibisin kardeşim.” Evlenirken, nişanlanırken, ya da birlikte yaşarken, kendine fiyat biçer gibi erkekten maddesel şeyler beklersen, atlar arabalar, evler istersen, dizi dizi altınlar dizdirirsen, elbette seni malı sanır. Gelin kız kardeşlerim; biz kadınlar olarak onlar gibi davranıp her şeyde mümkün olduğunca eşit yaşayalım. Biliyorum kadınların malı mülkü yok. Ayakta kalabilmek adına bir şeyler isterler. İşte durum böyle olunca da bize fiyat biçmeyi sürdürecekler. Uyanamazsak eğer, ‘Cam kesiği gülüşlerimiz’ kanamaya devam edecek.

Not: Başlıktaki dize, Murathan Mungan’ın.