‘Bizim Kadınımız Sığınamaz’

Açış konuşmasında Arjantinli kadınların barışa katkısını örnek verdi. Bosna katliamının yıl dönümündeki konuşmasında da kadınlara dair çok güzel sözler söylemiş, umutlandırmıştı. Ama cumartesi annelerini tanımadığını, elinde onlarla ilgili istihbaratlar olduğunu söyledi. İki gün sonra da 12 Eylül’de idam edilenler için gözleri doldu. Oysa Cumartesi anneleri, o gençlerin anneleri değil miydi?

Konuşma sürerken, Türkiye’yi ekonomik yükten kurtarmak, imajını düzeltmek, vatandaşın kendi ülkesinde çözüm aramasını sağlamak için AİHM başvuru hakkının sınırlanıyor olmasını birinci ağızdan öğrendik.

Başbakan, konuşmasının devamında, annelik rolüne yaptığı aşırı vurguyu kadınlar eleştirdi. Başbakan ısrarını sürdürerek, kadın erkek eşitliğine inanmadığını söyledi. Ancak iki cinsin birbirini tamamladığını anlattı. Osmanlı zamanında nüfus sayımında, erkeklerin ve atların sayıldığını, kadınların sayılmadığını anımsadım nedense. Bir de bir erkeğin verdiği ilanı anımsadım. “Toplum hayatında iyi görünen, kendi evinde cehennemini yaşayan bir kadın istiyorum” diyordu. ‘Bizim erkeklerimiz ne kadar da samimi!’ diye düşündüm.

Kadın bakış açısından yoksun, erkeğin gölgesine alışmış bir kadın söz alarak, “Çocukların bakımı annenin sorumluluğundadır. Kreş eken, huzurevi biçer, kadından anneliği kaldırırsanız, geriye ne kalır?” dedi. Zaten kadınların gelenek taşıyıcısı olmaları bu sistemin ana direği değil midir? Kadınlar istese, dayanışabilse, haklarının farkına varsa bu dünyada neler değişmez ki?

Toplantının devamında, kadınlar “Sığınaklar yetersiz” deyince de yine Başbakan, “Bizim kadınımız sığınamaz” diyor. Bu, eskilerin dediği gibi ‘Duvağıyla girer, kefeniyle çıkar’ mantığından başka ne olabilir? Dövülse de, öldürülse de sığınamaz. ‘Sığınacak yeri olmamalı. Bizden bunu beklemeyin, sizin yeriniz kocanızın evidir’ denmek istenmektedir.

Kadının hâlâ erkeğin kaburga kemiğinden yaratıldığına inanan, onun hizmetinde kuluçkaya yatan anaç tavuk gibi düşünen, erkeğin alıp satabileceği, değiştirebileceği, isterse birkaçını aynı eve toplayıp kullanabileceği bir yaratık olarak kabul eden, bazı ülkelerin sistemleri, kadın farkına varsa kaç gün yaşayabilir?

Konuşulacak çok şey var, ama şu dizelerle bitirmek istiyorum.

“Ben kadınım,

Âdem’in kemiğinden,

Toprağın çamurundan olmadım.

Âdem, benim rahmimde,

Tohum gibi filizlenerek büyüdü.

Gül memelerimden sütü o içti.”