Bir Dostun Anıları

Aytekin Kuş, cenazenin Bebek Cami’inden kalkacağını bildirdi. Bende ona öğle namazına yakın ben parka geleceğimi söyledim. Aytekin Abi Safranbolu’dan, ben Cihangir’den çıkarak Bebek Cami’nin önünde buluştuk. Aykut Oray’da oradaydı. Aytekin Abi ile cami avlusuna girdiğimizde bir şeylerin eksik olduğunu gördük. Bir sadelik vardı. Süha Arın başarılı bir yönetmendi ve yurdun pek çok yerine ait başarılı filmler yapmıştı.

Aytekin Abi etrafı süzüp beni uyardı. Ben hemen, ikisi Safranbolu’daki resmi kurumları temsil eden, üç çelenk yaptırdım. Cami avlusunda, ‘Vefa, sadece İstanbul’da bir semt ismi değildir’ misali Safranbolu ismi geçen çelenklerin bulunması gerekiyordu.

Öğle namazından sonra cenazeyi defnetmek için mezarlığa kadar gittik. Bir şey dikkatimi çekiyordu sürekli ama üzüntüden, telaştan hiç soramadım Aytekin Abi’ye. Aytekin Kuş’un elinde bir poşet vardı ve görünüşe göre epey ağırdı. Ben ona, poşeti araçta bırakalım dedimse de, Aytekin Abi bırakmadı.

Poşetin içinde ne olduğu Süha Arın’ın mezarı başında anlaşıldı. Tam cenaze defnedilirken üzüntü içinde olan Aytekin Abi poşeti bana verdi ve dedi ki; bunun içinde Safranbolu toprağı var, ben söyleyemeyeceğim, sen imama söyle, bu toprağı Süha Hoca’nın mezarına koysunlar.

Tüm bunlar olurken Aykut Oray’da yanı başımızda idi. Tam cenaze mezara inerken, ben imam beye seslendim ama her yanımızda basın mensupları bulunuyordu; imam bey, biz Safranbolu’dan geliyoruz, merhumun bizim memlekete çok emeği geçti. İstedik ki mezarında Safranbolu toprağı olsun, bu toprağı onun başının altına koyarsanız çok mutlu oluruz.

Herkes şaşırdı bir an, ben, Aytekin Abi ve Aykut Oray tarafına döndü dikkatler. İçimizde sadece Aytekin Abi Safranbolulu idi ama ne fark eder. Süha Hoca’nın bu memlekete çok emeği geçmişti.

Aykut Oray’ın, bizim bu davranışımız dikkatini çekmişti. Ortaköy’de bulunan kuru fasulyesi ile ünlü olan işletmede üçümüz birlikte yemek yedik. Uzun uzun vefadan, vefasızlıktan konuştuk. Çok babacan bir adamdı Aykut Oray. Adam gibi adamdı. Sayın Oray’ı son görüşüm oldu.

Yıllar sonra ben bir Safranbolu belgeseli çektim. Digiturk İZTV’de; ‘Geçmişteki Geleceğimiz Safranbolu’ ismi ile hala gösterimi yapılıyor. Bu arada ben Süha Arın ile hiç tanışma şansım olmadı. O’na duyduğum saygı, çektiği belgesel filmlerden oluştu. Aykut Oray ile tanışma şansım oldu. Hem Süha Hoca ile olsun hem de Aykut Oray olsun her ikisini de anlamaktan dolayı mutluyum.

Evet, böyle diyordu sevgili dostum İsmail Şahinbaş, cümlelerindeki burukluk yüzüne yansırken ben ise yüzümün kızardığını hissediyor ve bir nebze de olsa bizi bu utançtan kurtaran İsmail Şahinbaş ve mütevazı yanını sevdiğim canlı tarih

Aytekin Kuş ağabeyime de minnet duyuyordum…”

Safranbolu’yu Safranbolu yapan değerlerin başında gelen merhum Çelik Gülersoy (1930 – 2003), Süha Arın gibi değerler sessizce aramızdan göçüp giderken onların emekleriyle ivme kazanmış ilçemizde yöneticisi, esnafı, sivil toplum kuruluşları, kısaca olayı sahiplenmesi gerekenler ise duvar sessizliğiyle günlük yaşamlarını sürdürüyorlardı…

Zekeriyaköy’deki mezarlığa defnedilen merhum Çelik Gülersoy’un mezarına

Havuzlu Asmazlar Konağı bahçesinden bir torba toprak, yine Çelik Gülersoy’un kendi elleriyle diktiği güllerin yapraklarından oluşan demeti kabrine koyarak, büyük bir vefa örneği gösteren, ilçemizin bir anlamdaki duyarsızlığını (ayıbını) kapatan insanlara bin selam olsun…

NELER YAPMADIK BU VATAN İÇİN,

KİMİMİZ NUTUK ATTIK, KİMİMİZ ÖLDÜK…

Önümüzde 30 Ağustos Zafer Bayramı ve Zafer Haftası etkinlikleri var, tribünlere oynayan, her yeri afişlerle donatan yöneticiler nedense böyle haftalarda ve günlerde sessiz, umarım yanılırım…10 yıldan öncesini yok saymaya çalışanlar, Safranbolu’nun tarihine ket vurmak isteyenler biraz daha duyarlı olmalılar…

Unutulanlar, unutanları ASLA UNUTMAZLAR…