Babakale’nin Tarihi Çeşmeleri İlgisiz Kalmasın

Babakale mitolojideki adıyla Lekton ülkemizin ve Asya Kıtası’nın en batıda bulunan noktası. Babakale’den sonra toprak bitiyor denizler güzeli Ege Denizi başlıyor. Aynı zamanda Ege Denizi ile Marmara Denizi’nin ayrım noktasında bulunuyor. Babakale’den aşağısı Ege Denizi yukarı tarafı ise Marmara Denizi.

Babakale’nin tarihi ne ilişkin tüm kayıtlar 1723 yılını gösterir. Bir deniz seferinden dönerken fırtınaya yakalanan III. Ahmet köyün doğal koyuna sığınır. Bunu fırsat bilen yöre halkı padişaha yaşadıkları sıkıntıları anlatarak korsanlardan çok çektiklerini buna bir çare bulmasını isterler. Halkı dinleyen padişah III. Ahmet Veziri Nevşehirli Damat İbrahim Paşa’ya talimat verir. Vezir Damat İbrahim Paşa’da Kaptan-ı Derya Mustafa Paşa’yı görevlendirir. Hemen bir ferman çıkarılarak, ülkenin dört bir yanındaki hapis olan mahkûmların burada yapılacak kalenin inşaatından sonra çalışmalarının karşılığında serbest kalacakları buyrulur.

Osmanlı’nın son kalesi inşa edilirken 5 km künk döşenerek çeşme, cami ve evler inşa edilmiştir. Kalenin inşaatı bitince tüm mahkûmlar özgürlüklerine kavuşurken Babakale’de de yerleşik hayat başlamış olur.

Günümüzde ise sadece kale sağ salim ayakta çeşme ve diğer binalar ise ya talan edilmiş ya da kaderine mahkûm bırakılmış bir vaziyette. Babakale köylüleri kendi imkânlarıyla tarihlerine sahip çıkmaya çalıştıklarını ilgili yerlere başvuru yapmalarına rağmen yetkili kişi ve kurumların ilgisiz kaldıklarından yakınıyorlar.

Yazı ve fotoğraflar: Fehmi Şenyiğit