Ayakkabılar

Yeni bir konuyla merhaba. Bu sayıda sizlere çok önemli bir malzeme hakkında olabildiğince pratik bilgiler sunmaya çalışacağım; ayakkabı, namı değer potin!

Doğru ayakkabıyı nasıl seçeceğimizi anlatmadan önce genel özelliklerine bir bakmakta fayda var. İster doğa yürüyüşlerinde kullanın isterseniz dağcılıkta, kullanacağınız ayakkabı standartların üstünde olacaktır. Gerek üretimde kullanılan malzeme ve teknikler, gerekse yapı, kesinlikle aktiviteye uygun olmalıdır. Aksi takdirde o canım yürüyüş, o güzelim tırmanış eziyete dönebilir, bir çuval incir mahvolabilir!

Öncelikle nasıl aktivitelerde bulunacağımızı bilmemiz lazım, uçmamalıyız, ayaklarımız yere basmalı. Kısa süreli doğa yürüyüşleri yapacak bir kişinin, profesyonel, ağır ve pahalı bir dağcılık botunu alması fuzuli ve yorucu olacağı gibi; dağcılık yapacak bir cengâverin, cebindeki akrepten korkup nispeten ucuz ve alt düzey bir bot alması da vahim sonuçlar doğuracak hatta ve hatta parmak popülâsyonunda azalmalara dahi neden olabilecektir. Peki, nedir bu botların temel özellikleri?

Öncelikle gövdeleri güçlü malzemeden üretilmiştir. Bir dağcı, 2,4 milimetreden daha kalın deriden (yağlı veya süet), mümkün olduğunca az dikişli ve mümkünse yekpare deriden üretilmiş bir ayakkabı tercih ederken; doğa yürüyüşçüsü daha ince ve hafif, nispeten naif, hava sirkülâsyonu daha yüksek olan modelleri seçmelidir. Bu havadar ayakkabının gövdesi ince deri olabileceği gibi, su geçirmeyen Cordura tipi kumaşlardan da üretilmiş olabilir, hatta ve hatta Gore-Tex ve benzeri membranlar kullanılarak su yalıtımı ve soluması da artırılmış ise yürüyüş bir kat daha keyifli olacaktır.

Bu iki tip botun diğer bir farklılığı da taban özelliklerindedir. Dik ve riskli yüzeylerde uzu süreli aktivitelerde bulunan dağcı arkadaşlarımız oldukça sert ve güvenli tabanları tercih ederken yürüyüşçü doğaseverlerimiz nispeten yumuşak tercih etmelidir, aksi takdirde uzun yürüyüşler sonunda onları günlerce sürecek bir ayak ağrısı beklemektedir. Sertlik dışında birde tabanların diş çeşitleri vardır ki; bu botunuzun ve sizin yere ne kadar sağlam bastığınız belirler. Toprak, kum, kar veya buz yüzeylerde tüm diş çeşitleri farklı performanslar sergilerler. Diş deyip geçmemeli, ayakkabıyı aldığımız, tercihen konusunda uzman mağazalardaki görevli arkadaşlardan bilgi istemeliyiz. Her iki tip potinde de taban ve gövdenin dikişler birleştirilmiş olması tercih sebebidir. Yapıştırma tekniğine göre daha dayanıklı olan bu metot da mutlaka dikişler koruyucu bir katmanla kapatılarak dış etkenlerden korunmuş olmalı, üretici firma tarafından ucuza kaçılmamış olmalıdır. Hatta birde ayakkabınızın burun ve yan kısımlarında, tabandan üste doğru yükselen koruyucu bir şerit varsa ki buna çarşak bandı diyoruz ve bu bant, küçük taş parçalarının deriyi parçalamasını engellemek üzere cansiperane bir mücadele verir, işte o zaman değerli ayağımız ve ayakkabımız daha bir güvende olacaktır.

Gelelim konfor konusuna. Burada temel etkenler bilek yüksekliği, astar çeşidi ve uygun büyülüktür. Güçlü ve yüksek bilekliğe sahip ayakkabılar engebeli arazilerde burkulma riskini minimuma indirirken; düz ve uzun parkurlarda yapılan yürüyüşleri yorucu kılabilmektedir. Botumuzun astarı ise, ince deriden imal olabileceği gibi sentetik malzemeden de üretilmiş olabilir. Gelişmiş sentetik astarlar uzun ömürlüdür, nem oluşumunu azaltırken kolay da kururlar. Birde siz sevgili okuyucularımızın ayağının kokmadığını tahmin edebiliyorum elbette ama işte bu gelişmiş astarlar o muhtemel kokuların oluşumunu da azaltacaktır! Ayakkabınızın ideal büyüklükte olması ise konfordan öte bir zorunluluktur. Botunuzu satın alırken, alıştığımız gibi ayağımıza tam uyan bir bedeni değil, biraz bol olanı tercih etmemiz gerekir. Uzun yürüyüşler sonunda oluşacak şişlik ve kullanacağımız kalın çoraplar bunun temel sebebidir. Bu nedenle botumuzu almaya giderken yanımızda kalın çorap götürüp ayakkabıyı bunlarla giymeliyiz. Tercihen akşam saatlerinde bu alışveriş işini halletmemiz hata payımızı azaltır, çünkü ayağımız azda olsa şişmiş, yürüyüşte geleceği genişliğe yaklaşmış olur. Elbette unutmamamız gereken bir diğer nokta, iki ayağımızın birbirinden farklı büyüklükte olduğudur. Dolayısıyla üşenmemeli, almadan önce her iki çifti de denemeliyiz. Parmaklarımızı botun uç kısmına değdirdiğimizde, topuk kısmına parmağınızın girebilmesi ideal büyüklük iken, bağcıklar sıkıldığında parmakların hareket ettirilebiliyor olması da ideal genişlik anlamına gelecektir. Tüm bunlara dikkat ettikten sonra tek yapmamız gereken şey, yeni aldığımız ayakkabımızı dağa veya ürüyüşe gitmeden bir hafta önce giymeye başlamamızdır. Aksi takdirde henüz sert olan deri ayağımızı zedeleyebilir.

Ve son olarak ayakkabımızın bakımı konusuna değineceğiz; elbette en etkili bakım dikkatli kullanımdır. Dağ koşullarına özel üretilmiş botlarımızı asfalt zeminde kullanmak özellikle taban ömrünü kısaltacaktır. Yüklü meblağlar ödeyip bir çift bot aldıktan sonra birçoğumuz şehirde de kullanmak isteriz, ama emin olun bu yöntem şehir kullanımı için farklı bir bot almaktan daha pahalıya patlayacaktır. Bir diğer bakım unsuru ise vaks olarak adlandırılan deri koruyucularının kullanımıdır.

Ayakkabımızın derisine uygun bir vaks edindikten sonra kullanmadan önce ve kullandıktan sonra temiz deri yüzeye tatbik ederek hem derinin ömrünü uzatır hem de su yalıtımını güçlendiririz. Saklama koşullarında dikkat etmemiz gereken ise kuru, serin ve kalorifer vb. ısı kaynaklarına uzak bir yer seçmek olacaktır.

Şimdiden güle güle kullanın.  

Yazı: İsmail Aydoğan, fotoğraf: İsmail Şahinbaş

Sırtçantam 5. sayı, Mayıs 2005