Arama – Kurtarma Üzerine

Arama kurtarma faaliyetlerinde doğa sporcularının önemi ve ülke sivil savunması…

Ülkemizde afetlerde (özellikle deprem) arama kurtarma operasyonlarında doğa sporcularının etkinliği Adana Depremi’nden sonra başlar. Adana’da özellikle dağcı kökenli doğa sporcuları basına da yansıyan güzel, bilinçli operasyonlar yaptılar.

Adana Depremi’nden sonra gelen; (Afyon – Dinar hariç), Erzincan, İzmit – Değirmendere – Gölcük, Adapazarı, Afyon – Eber, Bingöl depremlerinde de ağırlıklarını çokça hissettirdiler. İlk başlarda dağınık, kendi başına bir şeyler yapmaya çalışan az biraz bilgili, eğitimli insanlar, sonrasında birleşme ihtiyacı hissettiler. Ortaya çok etkin gruplarda çıktı. Hatta birçoğu yurt dışıyla irtibata da geçerek *AK (‘Arama – Kurtarma’ya da İngilizcesiyle ‘Search And Rescue’: SAR) konusunda bilinçlenip, organize olarak eğitimlendiler. Bilgilerini kulüpler ve dernekler kurarak verdikleri eğitimleriyle diğer insanlara aktardılar. Halende aktarmaktalar…

Peki, bizim devletimizin sivil savunma ekipleri ve birlikleri yok muydu?

Elbette ki vardı. Hatta Sivil Savunma Genel Müdürlüğü kendi içindeki kabuğunu da kırarak, hem kendi organizasyonunu, hem de donanımını yeniledi. Bunu Sivil Savunma Ekip ve Birlikleri’yle yan yana gönüllü olarak katılığım (ız) AK’larda daha fazlasıyla gördüm. Ülkemizdeki Sivil Savunma Ekip ve Birlikleri her zaman için hazır bulunuşluluk içerisinde görev yapan profesyonel eğitimli kişilerden oluşmaktadır. Son birkaç sene öncesine kadar yangın, savaş sırası(içine nükleer saldırıdan korunma da girmektedir) seferberlik, doğal afetlerde yaraların sarılması ve arama-kurtarma derken; ‘Doğada arama kurtarma ve dağcılık, sualtı’  gibi birimlerini de kurmuştur. Trafik kazalarına da müdahale etmektedirler. Türkiye Dağcılık Federasyonu’ndan eğitim alan sivil savunma erlerini de bizzat gördüm. Birkaçıyla sohbet edip konuştum. Kendi içlerinde profesyonellik alanları belirlenmiş. Yani bölümlenmişler. Ve bu bölümlenmelerinde gönüllülük esası ön plana alınmış.

Örneğin dağcılık ve dağ arama kurtarma için ilk etapta gönüllüler alınmış. Bu bölümlenmeye giren Sivil Savunma Ekibi ve Birlikleri Elemanları uzmanlık alanı olarak dağ arama kurtarma yönünde baskın eğitimler almaktalar. Sivil Savunma Genel Müdürlüğü birçok şekilde kendini geliştirme çabasındadır. Ve özellikle ‘doğal afet AK’da ve savaş sırası sivil savunmada birinci derecede yetkili’ devlet kurumudur. Kendini geliştirmek, yenilemek zorundadır. Böylelikle birinci sorumuzun cevabını ayrıntılarına bilgim dâhilinde değinmiş oldum.

Neden sivil arama kurtarma toplulukları, dernekleri kuruluyor? Gerekli mi?

Türkiye Cumhuriyeti’nin bir kurumu olan Sivil Savunma Genel Müdürlüğü her ne kadar kendini geliştiren, profesyonel elemanlarını en gelişmiş donanımlarla ve tekniklerle eğitmeye çalışan bir kurumsa da ‘Sivil İnsiyatif’in varlığına da bir o kadar ihtiyacı vardır. Sivil AK dernekleri her ne kadar oluşturmaya çalıştıkları organizasyonlarda profesyonelce yaklaşıyorlarsa da, gönüllülük esası gütmektedirler. Bu toplumun kendini koruma ihtiyacından dolayı ileri gelmektedir. Devletin vatandaşını korumak ve kollamak için kurduğu kurumlardan biri olan; Sivil Savunma Profesyonel Ekiplerinin Hizmetine alternatif değil, destek olarak görülmelidir. Bu noktada Sivil AK dernekleri her ne kadar ‘Arama – Kurtarma’ adı altında kurulsa da esas amacının ülke ‘sivil savunmasına katkıda bulunan sivil inisiyatifli örgütler’ olduğu unutulmamalıdır. Ve bu örgütlerin içinde yer alan insanların çoğunun (bence %70 çoğunlukta) doğa sporlarıyla uğraşan insanlar olması değinilecek önemli bir noktadır. Doğa sporları genelde yüksek adrenalin salgılatan faaliyetler olarak bilinir. Yapılan ister dağcılık olsun, ister dalgıçlık isterse havacılık…

Kısaca karada, suda, havada yapılan ve ana yapılış mekânı tabiat olan sporlara; ‘doğa sporları’ diyoruz. Bu sporlarda, sporcu; üstlendiği risk oranında adrenalin salgılar. Risk üstlenmeye alışan ve bunun sorumluluklarına da birebir katlanan doğa sporcuları öz yetilerini, enerjilerini diğer insanlardan daha aktif olarak kullanmaktadırlar. Normal insanlar çok basit ani durumlarda dahi heyecanlanıp, paniğe kapılırken doğa sporcularında genel anlamıyla daha soğukkanlı bir hava hâkimdir. Sorunlarla karşılaştıklarında ağlayıp, dövünen değil çözüm bulmaya çalışan, üretken kişilerdir. Tabii ki kişisel özellikler değişkenlik gösterir. 

Doğa sporculuğu iyi ve ciddi eğitim aşamalarını geçmeyi gerektirir. Söz konusu insanlar en azından doğanın şartlarına alışık olmak ve ‘survival’ dediğimiz hayatta kalma başarısını ucundan kıyısından da olsa aldığı eğitimlerle beraber yapabilen kişidir. AK’ya yatkınlığı da buradan gelmektedir. Ancak yaptığımız doğa sporuna yönelik aldığımız eğitimler AK üyesi olarak görev yapmamız için kesinlikle yeterli değildir. Yani kimse buradan ‘ben doğa sporcusuyum ‘arama kurtarma’da yaparım’ anlamı çıkarmamalıdır. Mevcut bir yatkınlık vardır. Ancak etkin bir AK üyesi olmak demek bu konuyla ilgili eğitimleri almayı ve her yıl bu eğitimleri tazelemeyi, tatbikatı, planlı bir şekilde ‘arama ve kurtarma organizasyonu’ içinde bulunmayı gerektirir. Ne kadar bilgili ve eğitimli olursa olsun, afet durumunda tek başına kimse bir şey yapamaz.

Organize olmak, birlik, beraberlik içinde olmak şarttır. Bizlere yani sivillere düşen görev, gönüllülük esası güdülen bu derneklerde mümkün olduğunca kendimizi, örgüt içinde, dışında alacağımız eğitimlerle, bilgilerle ve ekipmanlarla donatmak olacaktır. İlla doğa sporcuları bu derneklerde aktif olacaktır anlamı da çıkarılmamalıdır. Kendini bu konuda en azından ailesine, çevresine sorumlu hisseden her insan; her ailede en az bir fert (özellikle sertifikalı ve yetkin olarak) ilkyardım konusunda eğitim almalıdır. Bu tarz derneklerde ve topluluklarda her insanın uzmanlık alanına, yeteneğine göre ucundan tutabileceği bir iş mutlaka vardır. Özellikle depremlerin kaçınılmaz olduğu ülkemizde ‘depremlerin kaç şiddetinde olduğu ve sonraki depremlerin nerede olacağı’ değil, deprem gibi doğal afetlere ne kadar hazırlıklı olduğumuz sorgulanmalıdır. Deprem veya diğer doğal afetlere hazır bulunuşluluk içerisinde ev, apartman, hatta site ve sokak tatbikatları yapılmalıdır.

Her AK derneğinde mutlaka iletişimi sağlayacak ‘Telekomünikasyon Kurumu’ndan lisanslı amatör telsizci ve muhabereciler’ olmalıdır. Özellikle deprem bölgelerinde yaşanan iletişim sorunundan sonra İstanbul, İzmit, Adapazarı, Bursa bölgelerinde lisanslı ve lisanssız telsiz kullanımı hızla artmıştır (*TRAC – Telsiz ve Radyo Amatörleri Cemiyeti ve *Amatör Telsizcilik Kavramı), Biliyorum bunlar (kendi çevreme bile anlatmakta güçlük çekerken) kesinlikle havada kalacak öneriler. Ama olsun en azından kendi adıma bilgilendirmeye, uyandırmaya çalışmanın rahatlığı olacaktır.

Peki, bunlar arasında görev karmaşası olmaz mı? Ne Yapılmalı?

Büyük afetlerde Devletin Sivil Savunma Birlik ve Ekipleri yalnız kalmamalıdır. Ancak gönüllülük esasına dayalı hizmet vermeye çalışan AK dernekleri ile Devletin profesyonel sivil savunması arasında da görev çatışması yaşanmaması gereklidir. Burada hem Sivil oluşum derneklerin, hem de Devlet Kurumunun yöneticilerinin sağduyulu olması, ortak bir payda da buluşup görev yapmaları gerekmektedir. İster sivil AK dernekleri, ister devlet kurumu olsun birbirlerinin çalışmalarına engelleyici değil, dayanışmacı anlayışa sahip olunmalıdır.

Bu noktada şu unutulmamalıdır ki Sivil Savunma Genel Müdürlüğü bu konuda birinci derecede yetkili devlet kurumudur. Dolayısıyla taraflar bir enkazın başında değil olayların çok öncesinde bir protokol anlaşmasıyla masada buluşmalıdır. Devlet bu konuda sivil AK’lara yol gösterici olmalıdır. *Kriz merkezleri etkinleştirilmeli ve AK organizasyonu konusunda deneyimli, etkin, eğitimli kişiler buralarda ‘Koordinatör’lük yapmalıdır. Enkaz başında tartışan, basın önünde birbirini çekiştiren AK dernekleri yapılmaya çalışılan güzel ve iyi niyetli işleri gölgede bırakmakta ve magazin konusu olmaktadır. Ülkemizde yaşayan insanların kahramanlıklara değil; yapıcı, üretken, çalışan sosyal insanlara ihtiyacı vardır. Bu konularda özveriyle görev yapan tüm devlet kurumlarına ve gönüllülük esasıyla bir şeyler yapmaya çalışan tüm arkadaşlarıma (özellikle doğa sporcusu) mensubu olduğumuz toplumumuz, insanlık adına sonsuz teşekkürler. Unutmayalım ki bir gün her birimiz yardım eli uzatılmaya ihtiyacı olan insanlardan biri olabiliriz.’Benim başıma gelmez’,  demeyelim hazırlıklı olalım!

*AK: Arama ve Kurtarma

*TRAC: Telsiz ve Radyo Amatörleri Cemiyeti

*KRİZ MERKEZİ: Valilikler bünyesinde ‘Başbakanlık Acil Afet Yönetim Genel Müdürlüğüne’ bağlı kurulan vilayet yönetimleri

*AMATÖR TELSİZCİ: Sınavla T.C. Telekomünikasyon Kurumundan istasyon kurup kendisine belirlenmiş frekanslarda görüşme yapma yetkisine sahip kişi.

Not: Ülkemizde 28 Şubat Sivil Savunma Günü olarak kutlanmaktadır. Bu günü kutlamakla birlikte sivil savunmanın önemini sadece böyle günlerde hatırlanmamasını dilerim. Saygılarımla.

Yazı: Fatih Serdaroğlu, fotoğraf: İsmail Şahinbaş

Sırtçantam 3. sayı, Mart 2005