Apolyont’ta Yabancı Olmanın Keyfi

apolyont golu sirtcantam

Gölyazı’da tanıdığım sadece iki kişi var. Biri akşam gideceğim balık lokantasının sahibi, diğeri de daha önce balık yediğim ama beğenmediğim lokantanın sahibesi. Daha önce göle, güz ve kış mevsimlerinde gelmiştim.

Bu iki kişi dışında burada yabancıyım. Yabancı olmanın keyfini yaşıyorum. Dönüp, dolaşıp ağaçlar altındaki kahvehanede otururken tek yabancı olmadığım; annemin topladığı ürünlerden demlenen çay olmuştu.

İlk bardakla birlikte başlayan sohbette, sorulara verilen doğru cevaplarla dostluklar pekişti. Nerelisin? Hayrola. Ne iş yapıyorsun? Anadolu’nun pek çok yerinde bunlar sorulur genelde yabancılara. İlk soruya “övünmek gibi olacak ama…” ile başlayan ilk cevabımla benim Gölyazı’daki yabancılığım bitti. Hele hele “Muhabbeti hiç sevmem” deyip de sazı elime alış durumlarım var ya…

İçten ve samimi olmak gerekiyor. Hoşgörülü ve şakacı olmakta lazım. Ben hep böyle oldum gezilerimde. Ve bana Anadolu’nun her yerinde kapılar açıldı ve bu kapılar hiç kapanmadı. Umarım hiçbir zaman da kapanmaz. Gittiğim yerlerde oturulacak sandalye ararken, beni evlerinde misafir eden, sofrasına kabul eden insanlar oldu.

Şu ana kadar yaşadıklarımdan edindiğim, öğrenebildiğim şudur: Anadolu insanı köpekler gibi koku almayı iyi bilir…

Yazı ve fotoğraf: İsmail Şahinbaş