Apolyont’a Giderken

apolyont golu sirtcantam

İlkbaharın ilk günleri… Bursa’da bir sabah… Geceden planlanmış bir yolculuğun ilk saatlerinde keşif heyecanı…

İlk kez ilkbahar da Apolyont Gölü’nü görecek olmanın merak duygusu ile yoldayım. Sadece 20 dakika sonra dağların ortasında, Uludağ’ı gören bir konumda, zeytin tarlaları, sazlıklar içerisinde Apolyont’u göreceğim.

Sevgiliye kavuşacak olmanın heyecanı gibi bir şey. Pek tabi ki yol bitmek bitmiyor.

Beynimde gölün hayali ile çekeceğim fotoğrafları kurguluyorum. Leylekler geldi mi? Bugün gün batımı nasıl olacak? Çiçekler açtı mı?

Kısa bir süre sonra kavuşulacak bir coğrafyaya onlarca sorular içerisindeyim. Bir o kadar da hayaller. Ama ben böyleyim işte. Şair Atilla İlhan ‘Ayrılıklar da sevdaya dâhildir’ demişti ya, işte benim yolda oluşumda yolculuğuma dâhil oluyor.

Ben yoldayım, hayallerim yolda. Beynim yıllar evvel yaptığım bir yolculuğa gitti birden. İlkbaharda Olympos’a doğru yolculuk yaptığım bir gün Keçiborlu yakınlarında bir yerde güneş doğmaya başlamıştı. Tesadüf bu ya, teypte de Bulutsuzluk Özlemi’nin şarkısı çalıyordu; ‘Solda güneş yükseliyordu, Güney’e giderken.’

Arabayı çekmiştim kenara bugün gibi anımsadım. Üzerimde ne varsa çıkardım. Bir şort, bir sandalet ve güneş gözlüğü ile kalmıştım. Günün ilk saatlerinde Burdur Gölü’nden geçerken şarkı değişmiş ‘Sözlerimi geri alamam, bir daha geri dönemem’ olmuştu.

Antalya’ya vardığımda grip olmuşum. Özgürlük aşkı beni grip yapmıştı. Tüm aşklarda vücudun grip olması gibi bir şey değil mi?

Ama ben böyleyim, böyle mutlu oluyorum…

Yazı ve fotoğraf: İsmail Şahinbaş