Anılardaki Kültür Mirası

İnsanoğlunun var oluşundan günümüze, Orta Asya steplerinden Anadolu’ya yapılan yolculuklarda insanoğluyla birlikte gelenek ve görenekler; anlatılan hikâyeler, masallar, destanlar, ağıtlar, özdeyişler sayesinde aktarılmış, böylece geçmişte yaşanan olumlu ya da olumsuz deneyimlerin gelecek kuşaklara aktarılması sağlanmıştır.

Yakın dönemlere kadar Anadolu insanının bu uzun yolculuğu ve yerleşiminin kültürel mirası, deneyimlerinin bölgeden bölgeye taşınmasına, kültürlerin paylaşılmasına vesile olan, toplumun ortak paydasını oluşturan, acıların ve sevinçlerin paylaşılmasını sağlayan destanlar vardı. Aşıklık, hikâye, masal anlatıcıları ve bizi ninni, masal, hikâye, tekerleme ile uyutan ninelerimiz, annelerimiz vardı.

Bu gelenek Mudurnu’da da eski çağlardan bu yana değişik kültürlerden de etkilenerek günümüze kadar varlığını sürdürmüştür. Kış dönemi yiyecek hazırlıklarını yapmak üzere toplanan komşu yenge ve teyzelerin o hazırlıkları rahatça yapmaları için mahallenin yaramaz çocukları bir odada toplanır, evin ya da komşu evin en yaşlı ninesi çocuklara masallar ve hikâyeler anlatırdı. Yapılan araştırmalar Anadolu’da ki bu geleneğin çocukların sosyalleşmesi, ufkunun açık olması için çok önemli olduğunu göstermektedir. Okuma yazma bilmeyen ninelerimizin anlattığı masal ve hikâyeler şaman inanışından, Dede Korkut’tan günümüze bir kültürel mirası da taşımaktadır.

İletişim çağı sayesinde bunların pek önemi kalmadı denilebilir. Günümüz insanının sorunu da bu insanları sanal olarak birbirinden ayrıştıran ve bireyselleştiren yaşam tarzı aynı zamanda bireylerin mutsuzluğunun da kaynağını oluşturmaktadır. Çocukluğumuzda oynadığımız birdirbirin, uzuneşeğin, çelik çomağın, bilyenin, gazoz kapağının, naylon topla oynanan oyunların, kirman sapından topaç çevirmenin, kayığa binmenin, saklambacın, körebenin, üçtaş, beştaşın, dokuztaşın, yakan topun, ip atlamanın, çember çevirmenin, mahalle veya köy meydanında oynanan oyunlardan sonra köy ya da mahallede var olan çeşmeden sırayla hatta birbirini iterek, üstünü başını ıslatarak içilen suyun tadını unutabilen var mı?

Bu yazı;

a) Böyle bir yazının kaleme alınmasına vesile olan Mudurnulu manici Uğuri’ye

b) Şu anki çay bahçesinin olduğu yerde bulunan tarihi Cumhuriyet İlkokulu’nun bahçesinde bilye oynarken beni  her zaman ‘üten’ ve o günleri unutmamamı sağlayan arkadaşım taksici Kenan İnce’ye armağan olsun….

15.02.2011

Fotoğraf: İsmail Şahinbaş