Anadolu Anasının Güncesi

Adına ne dersek diyelim kapitalist sistem ve emperyal sömürü ve işgal düzeni varlığını sürdürebilmek için yeni icatlar ve anma günleri ile yaşamımıza eklemleniyor. Sevgililer günü, babalar günü, anneler günü gibi. Ve bu günler hep tüketime yönelik. Neden doğayı, tarihi, kültürü koruma yaşatma günleri yok. Kısmen olanlarında içi boşaltılmış ‘yerli malı günleri gibi.’

Emek harcanmadan, bedel ödenmeden verilen haklar, veren tarafından istendiğinde geri alınabilir. Emekle alınmış haklara ise sahip çıkılır ve daha fazlası için mücadele edilir.

Bu günler toplumu tüketime yönlendirmek, geçmişi, bu günü ve geleceği sorgulamadan sanal bir yaşam tarzı sürmemizi sağlamak içindir. İsmi belirlenmiş herkes tarafından kabul görmüş günlerin dışında birde her an insanımızı bireyselleştiren, bencilleştiren ve yalnızlaştıran TV dizileri, sanal âlemde sanal bahçeler, çiftlikler var. Bir toplum düşünün ki hayatını sanal TV dizisine, internetteki sanal çiftliklere göre belirliyor. Bunlara göre pişpirik oynamak daha insancıl ve sosyal bir olgu.

Sanal âlemde kendine göre bir dünya kurdurulmuş gün be gün yozlaşan bir bireyden neyin sorgulamasını yapmasını bekleyeceğiz. Dünyanın mevsimlerden başlayarak dengesinin bozulduğunu, doğanın çöp ve plastik atıklarla dolduğunu, suların kesildiğini, vadilere, kanyonlara HES’ler yapıldığını nasıl paylaşacak ve geleceğine sahip çıkmasını bekleyeceğiz. Aslında tüm sanal günlerin amacı insanları sistem içinde tüketim metası haline getirmektir. Bu arada bilim ve teknoloji üreten ülkelerden alacağımız çok dersler var. İnsanoğlu okuyarak, yazarak, ortaklaşarak bilim ve teknoloji üretmiş, çalışmış, yaşamımızı kolaylaştıracak yeni icatlar keşfetmiştir. Bunu yapanlar da dünyadaki doğal kaynaklara, siyasete ve ekonomiye yön vermektedirler. Libya, Mısır, Tunus, Yemen, Suriye vb Arap dünyasının düştüğü duruma mahkûm olmak istemiyorsak, yok ettiğimiz bilimsel eğitim seferberliğine başlamamız gerekir. Okuyan insan inancı da dâhil her şeyi daha bilinçli yapar, hiç bir şeyi şekil olsun diye yapmaz…

Gelecek neslimizi kurtarmak istiyorsak kadınlarımızın özgür ve eğitimli olması gerekir (Onlarda özgürlükleri için mücadele etmek zorundalar tabi ki). Analarımız, bacılarımızın eğitimi konusuna gelince de toplum olarak bizler baskı kurmayalım yeter. Su akar yolunu bulur. Zira bizi hayata hazırlayan onlar değil mi? Burada yeri gelmişken söyleyeyim, mesele kadınlık ya da erkeklik değil, İnsan yetiştirecek ortamı yaratabilmektir.

Bu günü anlamlı kılan Anneler günümüze dönersek, sanal günler arasında böyle bir günü tam manasıyla hak eden anneler günüdür. Günümüzde anne olmak, kadın olmak başlı başına emek ve mücadele isteyen bir olgudur.

Anadolu anasının kısa güncesi;
Sabah güneşin doğuşuyla kalkar, çeşmeden ibriklerle su getirir.
Ocağın ateşini yakar bir ibrik su koyar.
Gecede beş sefer kalkıp baktığı beşiğini salladığı çocuğunu emzirir.
Pelivan dolabında kocasının başına su döker!
Ocağın yanında kayınpederinin sabah namazı için abdest alacağı suyu ısıtır.
Sabah çorbasının suyunu koyar.
Bu arada sayadaki davarları, koyun, keçi sabah sağılacakları sağar gelir.
Çorba sahanı ocağa yakın koymuşsun islenmiş, ya da çorbaya fazla yağ katmışın diye kayınvalideden günün ilk ödülünü alır.
Sabah sofrasını hazırlar.
Hayvanları güdecek çobanın günlük kumanyasını hazırlar.
Köpeklerin yiyeceğini kocasının eline tutuşturur.
Ahırdaki büyük baş hayvanları sağar.
Bu arada çocuğuna bakan kayınvalideden “kezeri gakmayasıcığın çocuğu” diye bir kaç azar daha işitir.
Evin erkekleri çalışmaya uzak tarlaya gideceklerse yiyeceklerini hazırlar onları yolcu eder.
Köye yakın bağda, bahçede çalışacaklarsa öğlen yemeklerini hazırlayıp börek tepsisini kafasının üstüne, bir eline ibrik, bir eline başka bir çeşit yemeği alarak götürür.
Öğleden sonra tarlada, bağda bahçede bir iki saat çalıştıktan sonra köye dönüp akşam hazırlıklarına başlar.
Bazen çocuğunu tarlaya götürüp ağaç dalına asar ağlayınca yanına koşturur. Bu durum anne için çok zorlu ve dikkat edilmesi gereken bir süreçtir zira çocuğun süt kokusuna arazide bulunan(uzun böcekler) gelebilir. Herkes işinde gücünde annenin aklı ve gözü hem işinde hem çocuğun beşiğindedir.
Günlük işler mevsimin değişen şartlarına göre devam ederken fırın yakılarak haftalık ekmek yapar.
Haftada bir gün çamaşır günüdür, ortak ırmakta kara kazanlarda çamaşırlar kaynatılıp kil ile kar gibi yapılır.
Günlük bulaşığını yıkar ve diğer işleri yapar.
Okul zamanı çocukları okula gönderir.
Mevsime göre hasat zamanı kışlık üzüm, elma pekmezi, kızılcık koravası, erik pestili, elma, armut yarımı, tarhana, erişte yapar, boz armut turşusu kurar, üvez ve kışlık döngelleri toplar.
Ahşap evlerin temizliği yün yatak yorgan bakımı sıradan işler.
Anadolulu ananın, oğlunun gördükleri bunlar.

Çocuk yaşta anne ve babasını kaybeden dayısı sayesinde yetimliği kısmen asgari seviyeye inen, zamanın imkânsızlığı nedeniyle okul yüzü görmeyen on dört yaşında evlendirilen ve bunca iş güç arasında yedi evlat doğurup hepsini insan gibi yetiştirip, evlendirip hayata hazırlayan bir çocuğunu iki yaşında, kocasını ve bir oğlunu olgunluk çağında ebediyete gönderip hala güler yüzlü ve hayata hoşgörü ile bakabilen anaların günü bir günle değil, her gün eli öpülse ödenmez.

Not: Yazım bütün Anadolu analarına ve onların yaşamına tanıklık eden herkese, anılarına saygıyla armağan olsun.