Akkuyu Nükleer Santrali Denizdeki Yaşamı Nasıl Etkileyecek?

greenpeace sirtcantam

Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’na üçüncü kez sunulan Akkuyu Nükleer Güç Santrali Çevresel Etki Değerlendirmesi Raporu’nun ODTÜ Deniz Bilimleri Enstitüsü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ali Cemal Gücü tarafından deniz biyolojisi açısından yapılmış değerlendirmesi:

Raporu mevcut durum değerlendirmesine yönelik envanter çalışması ve bunu yorumlayarak ileri dönük risklere yönelik değerlendiren bölüm olmak üzere iki kısma ayırmak gerekiyor. Envanter çalışması Lessepsian türler, deniz çayırlarındaki çekilme, sıcak yılların yaz aylarında gözlenen aşırı denizanası patlamaları, bölgenin balıklar için gelişme alanı olması gibi bazı önemli eksiklikler bulunmasına rağmen kötü değil. Bölgenin deniz ekosistemini farklı yönleriyle ele almış. Ancak diğer taraftan durumun yorumlanarak ortaya çıkabilecek sorunların en aza indirilmesini sağlayacak önlemler için ise aynı şeyi söylemek mümkün değil. Bu kısım son derece yüzeysel olarak ve neredeyse mevcut durum değerlendirmesini göz ardı ederek kaleme alınmış.

Soğutma suyu ile ilgili sorunlar

Santralın saatte 1 milyon metre küplük soğutma suyuna ihtiyaç duyduğu ve bu hacimde ısıtılmış suyu denize salıvereceği bildirilmektedir. Sunulan raporda soğutma suyu deşarj sisteminin tasarım çalışmaları hali hazırda tamamlanmamış olduğu belirtilmektedir (Bölüm V.2.6.-2.7 – Sayfa 19). Dolayısı ile denize salıverilecek suyun kaç derece olacağı belli değildir. Bu konuda Çevre ve Orman Bakanlığının Su Kirliliği Kontrolü Yönetmeliği’ne ( Resmi Gazete Tarihi: 31.12.2004, No: 25687) uyulacağı taahhüt edilmektedir. Buna göre suyun sıcaklığı denizin seyreltme kapasitesinden bağımsız olarak 35°C’yi geçmeyecek; Termal deşarj, ilk seyrelmeden sonra karıştığı suyun sıcaklığını, Haziran ayından başlayarak Eylül ayı sonuna kadar süren yaz döneminde 1°C ve diğer aylarda ise 2°C’den fazla arttırmayacak; ancak bununla birlikte, deniz suyu sıcaklığının 28°C’nin üzerinde olması durumunda, deşarjdan sonra alıcı ortamın sıcaklığının 3°C’den fazla artmaması kaydıyla, deşarj suyu sıcaklığında herhangi bir sınırlama olmaksızın deşarja izin verilecektir. Tasarım henüz tamamlanmamış olmasına rağmen termal deşarj sonucu denize verilen soğutma suyuna bağlı oluşacak bölgesel sıcaklık artışlarının Gazi Üniversitesince geliştirilmiş bir termal deşarj modeli ile hesaplandığı belirtilmektedir. Bu modele göre ise, sıcaklık artışı sırasıyla yaz ve kış döneminde 1 ve 2 °C’den fazla olmayacağı öngörülmektedir. Rapor’da verilen yıllık deniz suyu sıcaklığı ölçümleri yaz aylarında sıcaklığın zaten 28 °C’nin üzerinde olduğu ve yaz ortasında 31 °C’ye yaklaştığını göstermektedir. Diğer taraftan 3 derecelik artışla ulaşılacak olan 34 °C su sıcaklığı bölgedeki deniz canlılarının tamamına yakını için ölümcül bir değerdir. Raporda yapılan değerlendirmede ise ortam sıcaklığının artmasından hiçbir canlının etkilenmeyeceği savunulmaktadır. Burada dikkat edilmesi gereken nokta soğutma suyunun Akdeniz’in en sıcak bölgesindeki deniz ekosistemi üzerindeki olası etkisinin tahmininin, çalışmakta olan diğer elektrik enerjisi tesislerinin soğutma su kütleleri ile benzeştirilerek yapılmış olmasıdır (Bölüm IV.2.11-2.23 – Sayfa 271). Alınan örnekleri hiçbirinde alıcı ortamın su sıcaklığı Akdeniz’deki kadar yüksek değildir.

Ayrıca değerlendirmeye esas oluşturan model spesifik bir termal deşarj modelinden çok geniş amaçlı Hidrodinamik Taşınım Modelidir (HYDROTAM-3D). Diğer taraftan proje şirketi tarafından bir ön çalışma daha yaptırılmış ve bu ön çalışmada benzer bir santralın soğutma suyunun etkisini izlemek üzere hazırlanmış, denenmiş ve sağlaması yapılmış bir modelin (SHALLOW-3D) kullanıldığı görülmektedir (Bölüm V.2.6-2.7 – Sayfa 19’da Şekil V.2.6-2’de verilen Akkuyu NGS Termal Deşarj Ön Modelleme Çalışması). Ön çalışma için elde edilen model sonuçları (Şekil V.2.6-2) Gazi Üniversitesince üretilen model sonuçları ile karşılaştırıldığında (Bölüm V.2.6-2.7 – Sayfa 21 ve 22’de Şekil V.2.6-3 – V.2.6-6) kümülatif etkinin göz ardı edildiği bir taşınım modelinin Akkuyu soğutma suyu nedeni ile bölgede oluşacak sıcaklık değişimlerini ne derece tahmin edebileceği tartışmaya açıktır. Diğer taraftan amaca uygun bir model mevcutken ve ön çalışmalar yapılmasına rağmen neden aynı model ile devam edilmediği ise anlaşılamamaktadır.

Yine raporda Beloyarsk NGS’nin radyasyon dışı faktörler aracılığıyla Beloyarsk rezervuarı sucul ekosistemleri üzerinde yaptığı etkilerin izlenmesi çerçevesinde benzer çalışmaların Rusya Bilim Akademisi Jeo-Ekoloji Enstitüsü St.-Petersburg Bölümü tarafından 2012 yılında yürütüldüğü belirtilmektedir. Bu amaçla; Beloyarsk rezervuarı ekosisteminde geri dönüşüme katılan ısınan suyun etkisini belirlemek için, rezervuarın üç boyutlu hareketsiz olmayan bir modelin de geliştirildiği bildirilmekte ve bu çalışmaya ait sonuçlara da raporda yer verilmektedir (Şekil IV.2.16 – 3). Sonuçlar incelendiğinde sadece 600 MW gücündeki santralın soğutma suyunu boşalttığı yaklaşık 20 km uzunluğundaki reservuardaki ısı farkının 12 derece kadar olduğu dikkat çekmektedir. Akkuyu nükleer santralı için düşünülen termal deşarjın hacmi (Saatte bir milyon metre küp) bölgeye boşalan ve bölgenin ekolojisi üzerinde belirleyici etkisi olan Ceyhan, Seyhan ve Göksu nehirlerinin toplam debisine eşittir. Sibirya’daki Beloyarsk örneği dikkate alınacak olursa bu boyutta bir deşarjın bölgede neden olacağı sıcaklık değişiminin Şekil V.2.6-3 – V.2.6-6 verilen kadar bölgesel olması beklemek gerçekçi görünmemektedir.

harita greenpeace

Akkuyu Akdeniz’in en sıcak bölgesinde yer almaktadır. Raporda sunulan ölçümlerden yaz aylarında yüzey suyunun 30 °C’den fazla ısındığı görülmektedir. Bu değerin sıcak geçen yıllarda daha da yükseldiği bilinmektedir. Bu sıcaklıklar Akdeniz’in kendine has türlerinin tamamına yakını için tolere edilebilir sınırların üzerindedir. Bu nedenle de Akdeniz’in ormanı sayılan, kendine has habitatlar oluşturarak tür çeşitliğini koruyan ve Türkiye’nin Bern, Barcelona vb antlaşmalarla korumaya söz verdiği türlerden deniz çayırları tehdit altındadır. Bahsi geçen çayırlar (Posidonia oceanica) tüm Akdeniz’i çepe çevre sararken Akkuyu’ya sadece 9 km uzaklıkta son bulmaktadır. Yapılan çalışmalar yaz ayları sıcaklıklarının 28°C’den yüksek olması durumunda büyümenin durduğu, daha da yükselmesi durumunda bitkinin öldüğünü göstermektedir. Akkuyu nükleer santralı soğutma suyu nedeni ile bölgede oluşacak ısı artışı nedeni ile Akdeniz endemiği ve Akdeniz ekosistemi için anahtar tür olan bu bitkinin batıya doğru ısınma oranına bağlı olarak yok olması kaçınılmazdır. Oksijen, besin, barınma olanağı sağlamasının yanı sıra sedimanı tutması, littoral bölgede dalga etkisini azaltması gibi pek çok önemli rolüne ek olarak Suveyş Kanalı yolu ile Akdeniz’e geçerek doğu Akdeniz’i istila etmekte olan Lessepsian türlere karşı da Akdeniz’i koruduğu gözlenmiştir.

Bahsi geçen Lessepsian türler doğu Akdeniz’de yaz ayları su sıcaklığının yerli türlerin sıcaklık sınırlarına çok yakın seyretmesini avantaj olarak kullanmakta ortalama üzeri sıcaklıklarda Akdeniz türlerine karşı avantaj sağlamaktadırlar. Bu türlerden karides (Penaus spp.), gümüş (Saurida undosquamis), Merbun (Nemipterus randalii) gibi bazıları bölgede ekonomik değere sahiptir. Ancak bölgede her yeni tür girişi bir yerli türü olumsuz olarak etkilemektedir. Örneği gümüş balığının bakalyaro (yerel mezgit), merbun balığının mercan (Pagellus erythrinus) türünün azalmasına neden olduğu düşülmektedir. Bunlara ek olarak bölgede balıkçılık açısından sorun yaratan balon balıkları (Lagocephalus spp), iki üç yılda bir aşırı artış göstererek başta turizm olmak üzere, balıkçılık, yetiştiricilik gibi pek çok sektörde sorun yaratan göçmen denizanası (Rhopilema nomadica) da Suveyş kanalı yolu ile Akdeniz’e giren Lessepsian balıklardandır. Yakın zamana kadar Akdeniz’de 70 tanesi balık olmak üzere yüzlerce lessepsian türü Akdeniz’de görülmüştür. Bu türler sayılarını arttırarak istila seviyesine ulaşabilmek için olumsuz koşulları beklemektedirler. Aşırı sıcaklık, kirlilik, vb. ekosistem üzerinde stres yaratan koşulların ortaya çıkarak yerli türler üzerinde olumsuz şartlar oluştuğunda bu boşlukları kullanmaktadırlar. Örneğin Akdeniz’in korkulan türlerinden katil yosun (Caulerpa taxifollia) ilk kez İskenderun Körfezi’nde Sugözü Termik Santralı’nın önünde gözlenmiştir. Bugün İskenderun Körfezi’nde Lessepsian türler biyokütle olarak yerel türlerin çok önüne geçmiştir.

Klorlama

Santralın soğutma sistemindeki ortaya çıkabilecek biyolojik oluşumlara karşı klorlama yapılacağı bildirilmektedir. Klorlamanın sistemde sürekli düşük konsantrasyon ile birlikte günde dört kez şoklama şeklinde yüksek konsantrasyon uygulaması yapılması planlanmaktadır. Raporda da belirtildiği üzere kullanılacak olan klor denizel ortam için toksik maddelerdir ve bunların biyolojik birikimi öldürücüdür (Bölüm V.2.6-2.7 – Sayfa 25). Soğutma suyunda koruma amaçlı kullanılacak doz düşük olsa bile saatte bir milyon metre küplük bir hacim dikkate alındığında denizdeki birikmenin tehlikeli boyutlara ulaşması kaçınılmaz görünmektedir.

Akdeniz Foku

Rapor bölgedeki Akdeniz Foku popülasyonu ile ilgili çok güncel olmasa da oldukça kapsamlı bir değerlendirme içermektedir. Bu değerlendirmede mağaraların Akdeniz foku için önemi de vurgulanmıştır. Ancak bütün bunlara rağmen değerlendirme bölümünde Akdeniz fokunun ne inşaat faaliyetlerinden, ne raporda bahsi geçen ‘patlatmalardan’, ne oluşacak gemi trafiğinden, ne suyun ısınacak olmasından ne de radyoaktif kirlenmeden hiçbir şekilde etkilenmeyeceğine dair hiçbir dayanağı olmayan bir görüş sunulmuştur. Oysa ki tüm Akdeniz’de kaybolan fokların hala Akkuyu ve civarından yaşamlarına devam etmeleri bu bölgenin hala bozulmadan kalabilmiş doğal dokusudur. Bu bölgede yapılacak olan en ufak bir faaliyetin Akdeniz fokunun bölgeyi terk etmesine neden olması kaçınılmazdır.

Yazı: Ali Cemal Gücü / Greenpeace