Akkuyu Nükleer Santrali ÇED Raporu Onaylandı. Şimdi Ne Olacak?

ak-2

Akkuyu’da kurulması planlanan nükleer santralin ÇED raporu onaylandı. Greenpeace Akdeniz Türkiye’nin itirazları değerlendirilmediğinden, hukuki süreç başlatıldı. Konuyla ilgili Greenpeace Akdeniz’in görüşü şöyle:

Sivil toplum kuruluşlarının bu sürece katkıda bulunduğu söylense de gerçekte olan Greenpeace’in bu süreçte itirazlarını sunmuş olması ve bu itirazların değerlendirilmemesidir. ÇED raporu Rosatom Şirketi tarafından 3. kez Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’na sunulduktan sonra başlatılan kampanyaya 215 binin üzerinde insan bu raporun onaylanmaması için imzalarıyla destek verdi. Greenpeace’in ve kampanyaya katılan kişilerin bu ÇED raporuna karşı çıkma nedenleri özellikle nükleer santrallerin en temel riskini oluşturan nükleer atıkların depolanması, taşınması ve devreden çıkartılması süreçlerindeki çevresel risklerinin yanı sıra güvenlik ve emniyet konusu ile bunlara karşı alınacak önlemler konusunda ciddi yetersizlikler olmasıydı.

Sorumluğu kimin alacağı belli değil

Ayrıca ÇED raporunda, herhangi bir nükleer kaza halinde bu kaza ile ortaya çıkacak olan her türlü zararların giderilmesinden kimlerin sorumlu olacağı ve bu zararların nasıl karşılanacağına dair yeterli bilgi bulunmuyor. Nükleer sorumluluğun sadece maddi zararların karşılanması olarak düşünülmemesi gerekir. Nükleer sorumluluk, nükleer bir kaza olduğunda bunun sorumluluğunun kimin alacağı sorusunun cevabının verilmesidir.

Halkın görüşleri dikkate alındı mı?

Tüm bunlara rağmen onaylanan rapor 21 Ekim 2014 tarihinde halkın görüşüne açılmıştı. Bu süreçte, ÇED raporunun kabul edilmemesi gerektiğine dair Türkiye çapında 3 bine yakın resmi imzalı dilekçe ilgili resmi kurumlara sunuldu. Ancak, bu görüşlerin ne kadar dikkate alınıp alınmadığına dair de her hangi bir şeffaflık söz konusu değil.

Halkın katılımının sağlanmadığı ÇED sürecinde, ÇED Raporu’nun onaylandığı haberi de medya üzerinden takip edilebiliyor ve Bakanlık tarafından onaylanan raporun son hali henüz yayınlanmış değil. Bugüne kadar Greenpeace’in yaptığı itirazların cevapları ise henüz Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’ndan alınabilmiş değil. Bu da, sürecin şeffaflıktan ne kadar uzak olduğunun bir diğer göstergesi.