18. Yüzyılda İstanbul’un Değişen Çehresi

İstanbul Araştırmaları Enstitüsü, kente ilişkin tarih, arkeoloji, tarihi topografya, sanat tarihi gibi konularda, alanlarında uzmanlaşmış araştırmacılar tarafından Pera Müzesi Oditoryumu’nda sunulan konferans dizisine devam ediyor.

Konferansın konuğu, Prof. Dr. Semra Ögel. 25 Nisan Çarşamba günü saat 18.30’da Pera Müzesi Oditoryumu’nda gerçekleşecek konferansın konusu ise 18. Yüzyılda İstanbul’un Değişen Çehresi.

18. yüzyılda İstanbul’daki mimari değişim, III. Ahmed (1703 – 1730) ve oğlu III. Mustafa (1757 – 1774) dönemlerinde gelişir. İkisinin yönetimi arasında, Osmanlı mimarisinde dönüm noktası sayılabilecek bir yapı, III. Ahmed’in yeğeni I. Mahmud’un (1730 – 1754) başlattığı ve kardeşi III. Osman’ın (1754 – 1757) tamamlattığı Nuruosmaniye Camii yer alır.

Lâle Devri olarak anılan III. Ahmed dönemi bakış açılarının genişlediği bir devirdir. Saray yaşamı köşk ve saraylarla şehre, kıyılara, civardaki ormanlara açılır. Diğer önemli değişiklik ise, Lâle Devri’nin sembolü haline gelen süslemedir. İç mekândan dışarıya yayılır ve şehrin yeni bir çehre kazanmasını belirler. Anadolu Selçuklu Devri’nden beri ilk kez taş dekor, yeniden şehrin bir parçası olur. III. Ahmed’in annesi Emetullah Gülnuş Sultan’ın Üsküdar’daki çeşmesi, minyatür bir Anadolu taç kapısı görünümü ile bir başlangıç oluşturur.

Onu izleyen bir dizi çeşme, dekorlarındaki Batı kadar Doğu’ya da bakışlar ve geleneksel taş işçiliğinin yeni yorumları ile yüzyılın sanatını yönlendirir. III. Ahmed’in 1728 – 1729 tarihli, Üsküdar’da ve Topkapı Sarayı önünde yer alan iki çeşmesi, meydan çeşmesi gibi yeni bir tip oluşturur. Meydan ortasındaki zengin dekorlu büyük mermer bloklar, bir yenilik olarak şehir dokusuna yerleşir.