11. Akdeniz Öykü Günleri

ANSAN (Antalya Sanatçılar Derneği) Bu yıl, Akdeniz Öykü Günleri’nin 11. sini gerçekleştirdi. Üç gün boyunca, öykü pınarından çağıl çağıl öykü söyleşileri aktı. Gerek duyanlar tasını doldurdu. Söyleşiler, oldukça verimli, dolu dolu geçti. Salona gelenler kıvandı, mutlandı. Elbette eksikliklerimiz de vardı. Örneğin, Konyaaltı Belediyesi’nin Kitap Fuarı’nda ANSAN’ın standı olmalıydı. Üniversite öğrencileri de salonda bulunmalıydı. Bu tür iletişim eksikliklerini ileride yaşamama umuduyla, emeği geçenlere sonsuz teşekkürler, yüreklerine sağlık.

İlk iki gün, yazar Sadık Aslankara ‘Öykü Atölyesi’ çalışmaları yaptı. Katılımcıların çoğu lise öğrencileriydi. Bu bir ilkti ve çok da heyecan vericiydi. Çünkü gençler harikaydı. Düş güçlerinin zenginliği, yaratıcı güçleri hepimizi hayran bıraktı. Geleceğe dair umutlarımızı arttırdı.  

Üçüncü günün konusu: ‘Kadın Dilinde Öykü’ idi. Sunucu; Hatice Kuzgun, konuşmacılar: Neşe Karel, Kâmile Yılmaz, Petek Sinem Dulun idi. Hatice Kuzgun; “Erkek yazarlar, kadın duygularını, bir kadının ağzından konuşamamanın zorluğunu yaşarlar aslında. Tolstoy, Anne Karenina romanında, bir kadın gibi, kadının duygularını anlatmayı başarmıştır. Diğerleri bu konuda eksik kalmışlardır. Bundan erkek yazarların küçümsendiği anlaşılmasın, hepsinden ayrı tatlar almışızdır” dedi.

Petek Sunum Dulun ise oturuma katılamadı, Deniz Keskin, onun çalışmasını okudu. Petek, kadınların fuhuş sektörüyle sömürüldüğünü, intihar sorunlarını, cinsiyet ayrımcılığını işlemişti.

Neşe Karel; deniz kıyısında yaşayan, yalnız ve mutsuz bir kadını işleyen, henüz yazmadığı, kafasında tasarladığı öyküsünü anlattı. Öyküde kadın, beyaz bir gemiyle ruhunun özgürleştiğini düşlüyordu. Her gün gemi sefere çıkarken, ona el sallıyor, geminin kaptanı bu uğurlamayı kendine mal etse de, kaptan, kadının umurunda olmuyordu, o kendi özgürlüğüne hasretti.

Ben de “Konuştuğumuz zaman korkarız / Sesimiz duyulmayacak diye / Sözümüz küçümsenecek diye / Ama sustuğumuz zaman da korkarız / Öyleyse konuşalım daha iyi” diyerek sözüme başladım. Konumu üçe ayırmıştım. 1- Yazın alanında kadına fırsat verildi mi? 2- Kadın öykülerin neresinde? 3- Kadın dilinde öykü.

Kadın, diğer işlerde nasıl engellendiyse, yazın alanında da engellendi. Dünyada toplumlara yön vermiş, düşünür, yazar- çizerlerin kadının yaşamını ev içinde tarif etmesiyle etkilenen toplumlar, kadının sosyal yaşama ve yazın hayatına katılmasını geciktirdiler. Örneğin Balzac; “Kadın erkeğin malıdır”, Napolyon “En uğurlu kadın en doğurgan olanıdır”, Cervantes, “Dürüst kadın, bacağını kırar evinde oturur” der. Kadının uyanması, kendi haklarının farkına varması gecikir. İlk çağlarda Anadolu’da Tanrıça bile olan kadın, daha sonra geri plana atılmış, kendisine doğurmaktan başka vasıf yüklenmemiştir.

Kadın öykülerin neresinde diye düşünürsek; başkahraman olamamış, renk olsun diye alınmış, kadınsı özellikleri öne çıkarılarak yazılmıştır. Kadın- erkek eşitliğini öykülerde daha çok kadın yazarlar işlemiştir. Divan edebiyatında, kadın özne değil, nesnedir. Sadece Nazım ve Tevfik Fikret, kadını özne olarak yazmıştır. Masallarda, dişi fare, sırıtır, kırıtır, kadınsı özellikler sergiler, kediyi baştan çıkarır. Prenses, prens gelsin, beni öpsün diye bekler. Öykülerin çoğunda kadının amacı evlenmektir. Kadının anladığı mutluluk, sadece erkeğin gölgesinde vardır. Öykülerde, eril sistemin, kadına bakı açısı duyumsanır.

Öykü, kadının diline çok yakışır, çünkü kadının dili, sevgi ve barış dilidir. Dilindeki kadınca yumuşaklık, verdiği mesajla yüreğe ulaşmasını bilir. Kadın bir olayı anlatırken, ayrıntılara takılır, kuytu köşeleri silkeler. Bazıları kadının eline kalemi yakıştıramaz. Bu düşüncelerden dolayı ‘Kadın yazar’ kavramı doğmuştur. Oysa ‘Yazar’ sözcüğü eril bir sözcük değil, ortak kullanım alanına sahip, sıradan bir sözcüktür. Yazarın işi yazmaktır, cinsiyeti de olmamalıdır.

Son günün konusu; Leyla Erbil Öykücülüğü idi. Oturumu Ahmet Tüzün yönetti. Konuşmacılar; Demir Özlü, İdil Önemli, Ayhan Sönmez idi. Üç gün boyunca birlikte olduğumuz, sanatın ışığını yüzlerinde taşıyan bu güzel insanların konuşmalarını gelecek yazıya bırakıyorum. Çünkü herkesin yararlanacağı bir söyleşi oldu. Yılların birikim ve deneylerini bizimle paylaştılar. Kapanış konuşmasını yapan Leyla Erbil, Türkiye’nin sorun ve çözümlerini özetleyiverdi. Haftaya paylaşmak üzere.